Ana içeriğe atla

GERÇEK

"Gerçeği görmek için,gerçeği bilmek gerekir."


     İnsanoğlu çevresini algılamaya başladığı ilk andan itibaren yaşadığı ortamı anlamlandırabilmek adına veri toplamaya başlar, özellikle bebeklik döneminde çok yüksek düzeyde olan veri toplamanın amacı dış dünya ile ilgili bir içsel model oluşturmaktır.İnsan bebeklik ve çocukluk döneminde topladığı verilerle içsel modelini büyük ölcüde oluşturur, nesneleri tanimlamak icin kullandiğimiz ''conseptler'' ve ''prototipler'' bu dönemde tanımlanırlar,örneğin "ördek" consept bir nesneyi ördek olarak tanımlamayı sağlayabilecek tüm özellikleri barındırırken "daffy duck" bir prototip konumundadır.

Genel tanımlamaları içeren conseptler dış dünya algısı için insana referans teskil eder bir duruma gelirler böylece bir olguyu bir olayı,bir nesneyi algılamak isteyen kişi olayın tümüne yönelmek yerine belirli özelliklerinin bilgisini, sahip olduğu conseptlerin mevcut referansları ile eşleştirerek kendisi için gereken tanımlamaya ulaşmaya çalışır,Örneğin plastik bir yılbaşı ağacı gördüğüde canlılık taşımaması,plastikten yapılmış olması, toprak ile bağlantısı bulunmaması gibi ''ağaç conseptine''aykırı öğelere rağmen görünüm ,renk gibi referanslarla bunu ağac olarak tanımlayabilir.


Oluşturduğu bu içsel dünya modellemesi sayesinde dış dünya ya olan veri ihtiyacı bağımlılığı azalır,ssınırlı bir veri girişi ile dünya modellemesindeki conseptleri kullanarak anlamlandırma sağlayabilecek konuma gelir.Bu anlamlandırma sırasından sınırlı ölçüde aldığı veri dışındaki boşluklar daha önceki bilgilere dayanılarak beyin tarafından doldurulur.Yani çocukluk dönemini geride bırakan insan için artık iki dünya sözkonusudur, biri dış dünya diğeri ise yıllarca sağladığı veri girişi ile oluşturduğu içsel dünya modellemesi.Bes duyusu yardımı ile dış dünyadan aldığı sınırlı bilgileri;İç dünya modellemesinde güncelleme yapmak amacı ile kullanmakta hayata bakışı,kararları,hareketleri ile ilgili tüm referanslar içsel modellemesine dayanmaktadır.Ayrıca içsel modellemesine aykırı olan bilgi girişleri mevcut modellemeyi olusturan yapı tarafından bir şekilde absorbe edilmekte;etkisizlestirilmektedir.İşte burada devreye giren sistem gerçek olmayana dayanan bilgi yani İnançtır.Insan geçmiş yaşamı içinde dış veri girişi ile olusturduğu içsel modellemesinde cevap bulamadığı  boşlukları kendisi tarafından gerçeğe aykırı bir şekilde kurgulanan yada çeşitli kaynaklar üzerinden kendisine aktarılan ''gerçeğe dayalı olmayan ve tecruübe edilmemiş/deneyimlenmemiş /edilemeyecek7deneyimlenemeyecek bilgi ile doldurmuştur.Eğer dış dünyadan gelen bilgi bu inanç kökenli gerçek dışı bilgiye aykırı ise modellemeyi korumak zorunda olan mekanizmalar devreye girerek mevcut bilgiyi inkar yoluna gider ve modellemenin sağlıklı olarak devamına çalışırlar,inanca dayalı olarak oluşturulan conseptler için epifani sözkonusu olmaz ,gerçek dışı bilgi aykırı bilgi karşısında gerçek bilginin aksine esner,eğer yeterince esnetilemiyor aykırı bilginin kabulu consepte zarar veriyorsa inançsal consepte aykırı bilgi inkar edilir.

   Kücük yaşta cok yüksek oranda inançsal öge ile karşı karşıya kalan çocuklar bu oğeleri  içsel modellemelerini olusturmakta kullanırlar,sonuçta ortaya gerçek dünyanın olguları ile örtüşmeyen içsel modellemeye sahip insanlar ve organize insan toplulukları olan toplumlar çıkar.Modellemeleri dış dünya ile örtüşmediği icin dış dünya ile ilgili sorunları çözmede başarısızlığa uğrarlar,cünkü içsel modellemelerindeki inançsal ögeler, nesnel cözümler yaratmalarına engel olmaktadır.Örnek vermek gerekirse iç dünyasında geleneksel islama ait  inançsal ögeler bulunan kişi sokakta aç bir insan ile karsılaştığında önce kader inancı devreye girer, aç olmak ilahi bir takdirdir ve başına gelecek hersey en başından belli olan insan için herşeyi kontrol eden tanrı tarafından belirlenmiş bir sonuçtur.Modellemesindeki bu öğeye dayanarak insanın aç olmasındaki sorumlulugu tanrısına  yöneltir,sorumluluk ve suçluluk duygusundan kendini soyutlar,aç olan insanın sorumluluğunu yaratıcısına yükleyen insan,sorunun ikinci ogesi olan cözüm aşaması icin içsel modellemesine baktığından dua inancı ile karşılasır dua ederek yaratıcıdan bu insana yardım etmesini isteyecektir.Sonuç olarak geleneksel islam inancına sahip kişi aç insanın yanından dua ederek uzaklaşır.Sorun içsel modelde cözülmüs,gerçek dünyada ise devam etmektedir.Inanç oğelerini yoğun olarak içsel modellemelerinde kullanan insanlar sorunları içsel modellemelerinde cözdükleri halde gercek dünyada sorunlar devam etmekte bu sebebeple bu tip insanlardan olusan toplumlar sosyo -ekonomik olarak geri kalmış toplumsal yapıların içinde hayatlarına devam ederler.

       Gercek dünyanın içsel dünya ile paralel modellenebilmesi ve doğrusal olarak görülebilmesi için içsel modellemelerin dış dünyadaki nesnel/genel geçer verilere dayanması ve inançsal ögelerin iç modellemeden temizlenmesi gereklidir.Dış dünyadaki nesnel verilerden oluşmuş içsel modellemeler sorunların anlamlandırılması ve cözümlenmesi için gerekli unsurlardır.Aç insan örneğinde iç modellemesi nesnel verilere dayanan kisi;Aç bir insan gördüğünde bunu baglı bulunduğu topluma ait bir sorun olarak algılayacak ve aç insanın sorununu ortadan kaldırmak için sorumluluk hissedecek ve en doğru cözüm olarak onun beslenmesini ve bunun sürekliliğini sağlamaya çalışacaktır.Hem gercek dünyada hemde içsel modellemede sorun çözülmüş olacaktır.

   İnsan beynin milyonlarca yılda ulastığı bu seviyede gerçekle bağını kopartmayan bireyler olmak ve böyle bireyler yetistirmek bizim elimizdedir.Inançsal unsurlardan temizlenmis içsel modellemeler yaratmak icin gerçeğin bilgisine ulaşmak ve onu bulmak gereklidir.Bunun tek yolu varolanı ve varolmanın kurallarını anlamamızı sağlayan ''bilimdir''.Gerceği bilmediğimiz sürece gözlerimizin bize gerçegi hiçbir zaman göstermeyeceği muhakkaktır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Usus,Fructus & Abusus

Tüm ''Ahlak''ın temeli ''MÜLKİYET''      Neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleyen kurallar bütünü/ilkeler sistemine ''Ahlak'' adı verilir,Ahlak adı verilen ilkeler sistemi bir kültür yada bir grup tarafından genelleştirilir ve kanunlaştırılır.Ve bu kanunlar aracılığı ile grup üyelerinin davranışları düzenlenmeye çalışılır. Bugün ''Genel Ahlak'' yada ''Toplumsal Ahlak'' adını verdiğimiz sistemlerin tamamı tek bir şey üstüne kuruludur.Mülkiyet hakkı. Mülkiyet,taşınır veya taşınmaz bir eşya üzerinde eşya sahibine kullanma,yararlanma ve tasarruf etme yetkisi veren ve hukuk düzeni sınırları içerisinde kullanılabilen mutlak ve ayni bir haktır,mutlak nitelikte olması nedeni ile herkese karşı ileri sürülebilir.Ve toplumsal ahlak kurallarının çıkış noktasını oluşturur. Topluma göre başkasına ait olan birşeyden izinsiz faydalanmak ''kötü''dür.Başkasına ait olan toplum taraf

DON KİŞOT

Üç kelime ile başlıyoruz:Rutin,heyecan,macera   Rutin,alışılagelen,sıradanlaşan detaylı bir ifade ile belirli sürelerde aynı yada çok benzer biçimde tekrar eden şeyler için kullanılır.Rutin bir ''güven'' ifadesi olmasının yanı sıra,gerçekleşen şeyin beklentiye uygun olarak meydana geldiğini ve meydana geleceğini ifade etme biçimidir. Rutin,''sürekli aynı biçimde tekrar etmesi'' nedeni ile insan üzerinde psikolojik yada fiziksel anlamda bir değişikliğe sebep olmamaktadır.Hayatı boyunca çok fazla uçak görmemiş bir  insan ile havaalanında çalışan kişinin içinde bulunduğu durum gibi,yada kulağına daha önce hiç küpe takmamış biri ile kulağına hergün küpe takan kişinin  durumlarında olduğu gibi. (kulağına ilk kez küpe takan birinde hem fiziksel olarak kulağının delinmesi gerekecek hemde psikolojik olarak daha önce yaşamadığı bir oluş içine girecektir.) Rutin,verdiği bu güven duygusunun yanında,belirli bir sürenin ardından mevcut duruma adaptasyondan

TOPLUMSAL BİLİNÇ PARÇACIĞI

''Bilinciniz sadece size ait değildir'' Özgür irade ilizyonunun conseptlere aktarımı,    Bizler,yani ben olarak tanımladığımız yapıların ''görece bağımsız'' bir biçimde otonom kararlar aldığı fikrine sahibizdir.Düşüncelerimizde özgür olduğumuzu kabul ederiz.Bunu yapabilmemizin en önemli sebebi bilincimizin çok parçalı bir yapıdan oluşmasıdır.Hatta bu çok parçalı yapı zamansal düzlemde çok katmanlı bir hale gelmektedir. Homo sapiens sapiens ''düşündüğünün üstüne düşünebilen insan'',kendi özünden yarattığı şeye çıkıp bakabilme hali.Zihin dev bir kütüphane olarak tasvir edildiğinde  bilinç bu kütüphanede dolaşan bir ziyaretçi olarak düşünülmelidir.Bu sebeple bilinç kütüphaneye her seferinde ''benzer'' ama bir öncekinden farklı bir ziyaretçi olarak girmektedir.Bu durumda bilinç zamansal ve olgusal olarak farklılık göstermekte midir?Bunun ötesinde bu ziyaretçi ziyaretin ardından yok olup gitmekte ve yerini diğer zi