Üç kelime ile başlıyoruz:Rutin,heyecan,macera
Rutin,alışılagelen,sıradanlaşan detaylı bir ifade ile belirli sürelerde aynı yada çok benzer biçimde tekrar eden şeyler için kullanılır.Rutin bir ''güven'' ifadesi olmasının yanı sıra,gerçekleşen şeyin beklentiye uygun olarak meydana geldiğini ve meydana geleceğini ifade etme biçimidir.
Rutin,''sürekli aynı biçimde tekrar etmesi'' nedeni ile insan üzerinde psikolojik yada fiziksel anlamda bir değişikliğe sebep olmamaktadır.Hayatı boyunca çok fazla uçak görmemiş bir insan ile havaalanında çalışan kişinin içinde bulunduğu durum gibi,yada kulağına daha önce hiç küpe takmamış biri ile kulağına hergün küpe takan kişinin durumlarında olduğu gibi.(kulağına ilk kez küpe takan birinde hem fiziksel olarak kulağının delinmesi gerekecek hemde psikolojik olarak daha önce yaşamadığı bir oluş içine girecektir.)
Rutin,verdiği bu güven duygusunun yanında,belirli bir sürenin ardından mevcut duruma adaptasyondan kaynaklı bir alışkanlık, bu alışkanlığın görece uzun bir süre ile devamı ile de ''can sıkıntısı'' duygusuna sebep olur.
Bir şeyi ilk kez yaparken içine girilen psikofizyolojik durumla aynı şeyi yüzlerce kez yaptıktan sonra içine girilen psikofizyolojik durum birbirinden çok farklı olacaktır.Sürücülüğünün ilk yıllarında biri ile onlarca yıl araç kullanan biri arasında yapılan iş karşısında içine girilen psikolojik durum birbirinden çok farklıdır.
*Rutin,belirli bir süre sonra ortaya çıkmakta,önce güven sonra alışkanlık sonra sıradanlık en son dönemde de bıkkınlık duygularına sebep olmaktadır.
Rutin durumunu değiştiren şey heyecan'dır,heyecan beklenmeyen bir olay sonucu oluşan duygu yoğunlaşması durumudur.
Kişiyi heyecanlandıran olay kişinin iradesi ile yada kişinin iradesinden bağımsız olarak ortaya çıkabilmektedir.
Aracınızı şehirler arası yolda 90,120 yada 240 km hızla kullanmak sizin iradeniz ile ortaya çıkan bir durumdur.Rutin olandan uzaklaştıkça yaşayacağınız duygu yoğunluğu o derece fazla olacaktır.
Daha sert bir örnek olarak evliğinin 10.yılında biri yaşamakta olduğu rutinden sıkılıp başka biri ile birlikte olduğunda rutinin dışına çıktığı için duygu yoğunluğu belirli bir derecede artacaktır.Bu ilişkisi ortaya çıktığında kendi kontrolü dışında bir durum olduğu için yaşadığı duygu yoğunluğu daha da artacaktır.Ama insanlar için başkalarını kandırmadan yada gerçek dışı beyanlar ile yaşayacakları heyecanlar daha güvenlidir.
Duygu yoğunluğu yaratan durumun ila ki adrenalin artışına sebep olacak extrem bir faaliyet olması gerekmez,pazar günleri evde oturmak yerine çıkacağınız bir doğa yürüyüşüde rutini bozuntuya uğratabilir.Rutini bozuntuya uğratma ölçünüz yaşayacağınız duygu yoğunluğunun derecesini belirleyecektir.Yani bir çılgınlık yapıp bugün eve başka bir yoldan da gidebilirsiniz yada herşeyi arkanızda bırakıp Küba'yada taşınabilirsiniz.
Rutinin dışına çıktığınız an ''Macera'' başlar.Macera yaşandığında heyecan yaratan olay yada olaylar dizisidir.Macera sonuçsuz olay daha doğrusu bir dalgalanma şeklinde olmalıdır yoksa sıradanlaşıp kaçmaya çalıştığınız rutine dönüşecektir.Kübaya taşınmak örneğinde olduğu gibi.İlk zamanlarda heyecanın doruklarındayken bir süre sonra bu küçük ülkenden dert yanmaya başlayabilirsiniz.
Modern insanın hayatı özellikle sanayi devrimi 2.0'dan sonra onu güven içinde yaşatan bir rutine dönüşmüştür.Yaratıcılık gerektirmeyen ,prosedürleri belirlenmiş işler ,çalışılacak ve dinlenilecek zaman dilimlerinin kesin olarak belirlenmesi.Ücret skalaları ve değişmez ödeme takvimleri.Mekaniksel bir şekilde belirlenmiş ve işletilmeye başlanmıştır.Endüstri 3.0 ile birlikte mevcut düzen digital olarak daha sıkılaştırılmış.Ve insana ait bilgi sayısal olarak kontrol edilmeye ve yönetilmeye başlanmıştır.Bugün mevcut sistem için insan belirli numaralardan oluşan sayısal bir veriden başka birşey değildir.Vatandaşlık numaranız ile işe girişiniz yapılır,sosyal güvenlik numaranız ile prim;hesap numaranız ile maaş ödemeleriniz yapılır.Belirli gün sayısını tamamladıktan sonra emek arz edemeyeceğinizin kararı otomatik olarak alınarak,ölümünüzü beklediğiniz sürecte daha önce yatırdığınız primler size geri ödenmeye başlar.Modern insan bu rutinden şikayet etsede sağladığı güvenden vazgeçemeyecek kadar memnundur.
Alonso Quanjio,moder zamanların insanı olmasada rutinden kaynaklanan bu sıkılmışlığı fazlası ile yaşayan birisidir.Ekonomik sorunları olmaması sebebi ile zamanının büyük bölümünü kendisine ayırmakta ve bu boş zamanları ''sıkılmışlığına'' çareler aramakla geçirmektedir.Okuduğu kitaplarda geçen şövalye hikayelerini takıntı haline getirmiştir.Kendisine bu hikayelerde olduğu gibi maceralar yaşamak ve hayatına heyecan katmak istemektedir.
Üç kelime ile devam ediyoruz,Gerçek,hayal,şizofreni
Gerçek,düşüncenin dışında varolan durumu tanımlar yani bilişsel faaliyetlerden bağımsız olarak varolan şey olarak nitelenebilir.Hayal,gerçeğin aksine bilişsel olarak tasarlanan ve zihinden bağımsız biçimde varolamayan şeyleri betimler.Bu ikisini birbirinden ayıran şey bilişsel sistemimizdir,bize neyin gerçek neyin hayal olduğunu söyler yada tam tersini;şizofrenler bu iki şeyi birbirine karıştırmakta yada tam tersi bir biçimde algılamaktadırlar.
Zihnimizin en iyi yaptığı iş boşlukları doldurmaktır.Gerçeğin arkasını doldurabileceği gibi bir yalanında arkasını aynı rahatlıkla doldurabilir.
Alonso Quanjio işte tam bu sınırda yaşayan birisidir.Gerçeğin referanslarını kullanarak hayallerinin içinde yaşamaktadır.Rutinin dışına çıkma tutkusunu bu şekilde tatmin etmeye yönelmiştir.Atı Rosinanteye atlar ve uşağı Sancho Panza'yıda yanına alarak maceralara atılır.Kendisini şovalye ilan eden lord basit bir hancı iken sevgilisi olan güzel prenses sıradan bir köylü kızıdır.Hayatını adadığı bu yolda devler ile savaşır,hapsedilmiş insanları kurtarır iki ordunun savaşına engel olur.Değirmenlere karşı alınan mutlak bir hezimet,kaçan pranga mahkumları ve çobanlardan yenilen iyi bir dayak.Evine bir kafes içinde döner.
Onun hayal ve gerçeği ayıramadığını anlayanların maskarası olur,kurmaca bir duelloda yenilir ve şovalyeliği elinden alınır.Hayatının son yıllarında hastalanır.Gerçek ile hayali birbirinden ayırarak aklı başında bir adam olarak yaşama veda eder.
Cervantesin Don Kişot romanı tamamı ile bir macera yani dalgalanma hikayesidir.Maceranın heyecana sebep olması için ''sonuçsuz'' olması gereklidir.Tıpkı bu hikayede olduğu gibi Alonso Quanjio'nun başından geçen bu hikaye başladığı yerde biter.Eğer bitmese ve devam etse muhakkak ki ömrünce hayalini kurduğu şovalyelik bile onun için sıradan bir hale gelecektir.Aynı şekilde romanı okuyanlar içinde.Okuyan kişide duygu yoğunluğu yaşatan bu hikaye sürekli bir şekilde kahramanın başından geçen yeni olaylar ile devam etse dünya edebiyat tarihinde bu kadar etkili bir eser olabilir miydi?
Duyguyu yoğunlaştıran şey beklenmediklik ve ilklik olduğu kadar ''sona erecek'' olmasıdır.Tıpkı hayat gibi.Ölümsüzlük koşullarında insanlar bu kadar hareketli hayatlar yaşamak isterlermiydi,hiç ölmeyecek olmak yaşama arzusu denen şeyi anlamsız kılacağına göre yaptığımız çoğu şey yada hemen hemen herşey anlamını yitirmeyecek miydi?
Don kişot gibi tüm macera hikayeleri başladığı yerde son bulur,yaşanabilecek en uç deneyimler yaşandıktan sonra eski güvenli hayata geri dönülür.Çıkılan pazar yürüyüşü,wingsuit ile yapılan yamaç atlayışı,tüpsüz dalınan 30 metreden sonra evimize döner ve yaşadığımız heyecanın tadını çıkarırız.Eşinizi aldatmanın heyecanıda buradadır,haftasonu iş bahanesi ile başka biri ile rutinin dışında bir birliktelik yaşar ve mutlu yuvanıza geri dönersiniz.Eve başka yoldan gitmeninde,wingsuit le atlamanında ,tüpsüz dalmanında eşinizi aldatmanında ''kestirilemeyen/beklenmedik'' sonuçları olabilir,bu ''beklenmedik'' olasılığı kişide ''duygu yoğunluğu'' yaratır,ne kadar büyük bir risk varsa ''beklenmediklik'' o derece fazla olacaktır.Rutinin dışına çıkmaya karar verdiğiniz an dalganın başlangıç noktasıdır.Belirsizliğin en fazla olduğu yer tepe noktasını oluşturur.Tepe noktası kişiye en yüksek heycanı/duygu yoğunluğunu yaşatır.Tepe noktasında ulaştıktan sonra geri dönüş süreci başlar.Tekrar ''güvenli rutine'' geri döndüğünüzde dalga sona erer.
Dalga boyu yani rutine en uzak nokta yaşanan heyecanı belirler,bu dalgaların tekrar etme sıklığı frekansı oluşturur.Kişinin hayatında bu frekans yani tekrar etme sıklığı ne kadar fazla ise o kadar heyecanlı bir hayat yaşadığı söylenebilir.
bkz.''Dalga,mutluluk,masal''
Ancak bu dalgalanmada önemli olan geri dönüş sürecidir.Yani dalganın en yüksek yerinden sonra rutine yapılan dönüş;tıpkı süpermanin inmesi gibi.Güven içinde olmalıdır.Wingsuit ile yüzlerce metreden atladınız, muhteşem bir duygu yoğunluğu yaşıyorsunuz,belirsizliğin zirvesindesiniz.Güvenle yere indiğiniz an dalga tamamlanır ve bu harika bir macera olur.Ama yüzlerce kilometre hızla yere çarparsanız ömür boyu felçli yada engelli olarak yaşayabileceğiniz yeni bir ''rutin'in içine girmiş olursunuz.Tıpkı haftasonu kaçamağınızdan sonra yakalanıp ''mutlu yuvanızı'' dağıtmak gibi.
Don kişot bu rutine güvenle geri dönen kişidir.Hikayede bizi cezbeden şey gerçek ile hayali ayıramayan bir adamın evine dönmüş olmasıdır,yel değirmenleri ile savaşıken boynunu kırıp ölse yada çobanlar tarafından öldürülse bu hikaye bizim açımızdan bu kadar etkileyici olmazdı.Mesela Edebiyatımızın en önemli isimlerinden Sabahattin Ali Bulgaristana kaçmaya çalışırken yanındaki kişi tarafından kafasına sopayla vurularak öldürülmüştür,ondan bahsedilirken bu genelde hiç anlatılmayan bir konudur.Oysa ki edebiyatımızın diğer bir önemli ismi Nazım Hikmet tüm maceralı hayatından sonra yatağında geçirdiği kalp krizi ile hayata veda etmiştir.Onun vasiyetindeki ceviz ağacı bugün bile unutulmamıştır.Deniz Gezmiş idam edilmese ve aktif siyasete atılsaydı,son 50 yılda içinde bulunduğumuz konjönktürde bir devrimci değil büyük ihtimalle ''vatan haini'' olarak kabul edilecekti.
Bu geri dönüş rutinde yaşadığımız ''güven duygusuna'' olan bağımlılığımızdan kaynaklanır.Biz eve dönmek için uzaklara gideriz,güvenle yere inmek için yüksek yerlerden atlarız.Yüzeye çıkmak için derinlere dalarız.Tekrar mutlu yuvamıza dönmek için aldatırız.Bağımlı olduğumuz şey duygu yoğunluğu değil alışkanlıklarımızdır.Onları özlemek için onlardan uzaklaşır daha sonra çok daha büyük bir tutkuyla onlara geri döneriz.Yere basıyor olmanın sizin için ne kadar sıradan olduğunu düşünün sonra binlerce metreden paraşütle atladığınızda yere tekrar bastığınız o an neler hisseceğinizi.
Don kişot,bir eve dönüş hikayesidir.Hepimizin çok uzaklara gitme tutkusu,eve geri dönme arzusundan kaynaklanır.
Yorumlar
Yorum Gönder