Ana içeriğe atla

PREDICTABLE ORDER




    Şartları kontrol ettiğinizde sonuca en yakın çıkarımlarıda yapabilirsiniz.Öngörülebilir olma ,konuyla ilgili olarak yapılan gelecek projeksiyonlarının gerçekleşme oranlarındaki yüksekliği ifade etmektedir.Gelecek projeksiyonlarındaki bu geçerlilik orta ve uzun dönemli planların başarılı olabilmesine imkan verir.Şartların kontrol edilemediği durumlarda projeksiyonlar birer tahminden ibaret hale gelirler,şartların değişikliği öngörülemezliği yaratır,öngörülemezlik başarısız planları.

   Tüm düzen kurucular planların başarılı olması için çalışırlar,oluşturdukları düzenlerin temel amacı şartları kontrol etmek daha ötesi onları yaratmaktır.

   Düzen,varsayımsal bir erek/amaç/hedef çerçevesinde oluşturulan organizasyonu yada uyumlar bütününü ifade eder.Düzen kurucuların temel amacı varsayımsal erekten kaynak alan ''güçlerini'' kullanarak birbirine uyumsuz parçaları bir araya getirmek,işlevsel olarak uyumlu hale getirdikleri bu nesnel bütünlüğün devamlılığını sağlamaktır.

*Tüm düzenler sonsuza kadar varolmaları amacı ile kurulurlar;

''Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.'' Mustafa Kemal Atatürk/Türkiye Cumhuriyeti Kurucusu

   Kaos,bir düzensizlik halidir,karmaşayı,karışıklığı tanımlar.Düzen açısından bakıldığında uyumsuzluğu,birbirleri ile işlevsel bütünlük göstermeyen nesneleri.Düzen kurucular bu kaos hali içinde ortaya çıkarlar yada kaos halini yaratarak yeni bir düzene talep oluşmasını sağlarlar.Kaos bozuntuya uğramış bir düzen olabileceği gibi,çok uzun süreli bir karmaşa halide olabilir.Düzen için bozuntu kavramı,düzen içinde varolanların çoğunluğunun katılımını/desteğini kaybetmiş olma durumunu ifade edebileceği gibi düzen içinde şartları değiştirme gücüne sahip azınlığın düzeni kendi aleyhlerine olarak ortadan kaldırma çabaları sonucu ortaya çıkmış geciçi ve yapay bir karmaşa durumunuda tanımlıyor olabilir.

Gücün kaynağı,sosyolojik,ekonomik,askeri,bilimsel,inançsal yada etnik olabilir.Düzen kurucu bu güç kaynaklarından birini veya birkaçını kullanarak bir/yenibir organizasyon oluşturur.Bu organizasyonların mutlak biçimde tanımlanmış bir erek/hedef/amaçları vardır.

   Tüm düzen kurucular geleceğe yönelik başarılı projeksiyonlar oluşturabilmek ve daha geçerli planlar ortaya koyabilmek için ''öngörülebilir düzenler/predictable order'' kurma amacı taşılar.Oluşturacakları yeni düzeni öngörülemezliğin risklerinden korumak isterler.Düzenler istedikleri kadar mükemmel tasarlanma eğiliminde olurlarsa olsunlar,değişmez bir erek etrafında inşaa edildikleri için negatif adaptasyona eğilimine sahiptirler.Yüce başkan Palpatine galakside artan karışıklıklara karşılık ''düzeni yeniden sağlamak'' amacı ile Galaktik İmparatorluğu/Yeni Düzeni kurmuştur.Alman vatandaşı bile olmayan Adolf Hitler,Büyük Buhranda çöküşe uğramış,gururu kırılmış Almanyayı yeniden ayağa kaldırmak için ''Üçüncü Reich''i kurdu.Thomas Jefferson ve George Washington ABD'nin kuruluş bildirgesini ağır vergi yükleri altında ezilen kolonileri ''bağımsızlığına kavuşurmak'' için kaleme almışlardır.

Belirli kurallara bağlı ve ''kutsal'' bir amaca hizmet eden yeni öngörülebilir düzenler.

    Arapça kökenli olan Devlet kelimesi iktidar,egemenlik anlamlarına gelmektedir.Toplumun siyasal örgütlenmesidir.Devlet sahip olduğu güç ile kendi kökenini oluşturan anayasanın ve bağlı yasaların uygulanmasını sağlar.Devlet düzen kurucunun evrilmiş,tüzelleşmiş halidir,düzen kurucu tasarladığı öngörülebilir düzeni ''zor kullanarak'' hayata geçirir,yasalar oluşan yeni düzenin prosedürlerini oluşturur.Devlet ve onu oluşturan mekanizmalar bu prosedürlerin işlevsel halde kalmalarını sağlamakla görevlidirler.

*Devletler öngörülebilir düzenlerin pratiğe dönüşmüş halleridir.

Bu sebeple tüm düzen kurucular ''devletleşme'' eğilimi gösterirler,düzen varolmak için belirli bir etki alanına ihtiyaç duyar.Devlet bu etki alanını güvence altına almak için kurulan organizasyondur.

Senatör Palpatine,bununda ötesinde ''karanlık taraf'' düzen kuruculardır,öngörülebilir bir düzen oluşturmak için tüm galaksiyi etki alanları altına almak için hareket ederler.Bunun tam aksine jediler ''öngörülemez/raslantısal'' bir düzensizliği temin etmek için vardırlar.

Raslantısal düzensizlikler,güvensizdirler.Bireysel etkinin en üst düzeyde olduğu yapıları oluştururlar.Her birey tüm düzeni etkileme potansiyeline sahiptir.Öngörülebilir düzende birey anlamsızdır.Stromtroperlar bunun örneğidir.Düzenin emirlerine kesin itaat eden birimlerdir.Görsel olarak farksız oluşları,kısıtlanmış kişisel irade beyanları ile desteklenir.Güçlerini Jedilerden farklı olarak mensup oldukları düzenden alırlar.

Almanların SS birlikleri gibi ,muntazam kıyafetleri şartsız itaatleri ile birleşerek Nasyonal Sosyalist Alman devletinden aldıkları gücü düşmanlarına karşı kullanırlar.

İran devrim muhafızları,İran islam Cumhuriyetinden aldıkları güçle hareket ederek onun düzen kurucular atarafından oluşturulmuş temellerinden uzaklaşmaması için mücadele ederler.

   Düzenler egemenlik sağladıkları yapıları ''düzen ideallerine uygun davranmaya teşvik ederler'',teşvik olmayanları zorlarlar.Düzen varlığını korumak için mutlak biçimde ''homojen''olmak zorundadır,farklılıklar benzeme eğilimleri nispetinde göz ardı edilebilirler.

''Türkiye Cumhuriyeti laik bir hukuk devletidir'',Din ve devlet işleri ayrı olan bu devlette ''imamlar''yani dini önderler devlet okullarında yetiştirilir,devletin bu  inançsal desteği sadece islam dini mensupları için geçerlidir.Devlet hristiyan yada musevi din adamı yetiştirmez.Devlet okullarında ''Din'' dersi zorunludur,aksine bir beyanınız yoksa bu dersi alırsınız.Ve verilen bu  din dersi sadece islam dini muhteviyatından oluşur.Laik olan bu devlet sadece cami inşaa eder.Klise ,havra yada farklı inanca mensup olanlar için ibadethaneler inşaa etmez.Budist bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ''hakkı olan'' ibadet özgürlüğü devlet tarafından temin edilmez.İslam inancına mensup olmamak bir eksiklik olarak görülür,aynı şekilde milli unsurlara bağımlı olmamak ve bu bağımlılığı açıkça göstermemekte.

   Öngörülebilir düzenler bireyin yaşam alanına dair bir çerçeve oluştururlar,birey bu çerçeve ne kadar geniş ise kendisini o kadar özgür hisseder.Ve bu çerçevenin genişliği düzenin öngörülebilirliğini o derece azaltır.

Avrupada bulunan devletler bu çerçeveyi ulusal kimliklerinden vazgeçerek Avrupalı kimliğine taşımışlardır.Belirli bir etnik yada inançsal referanstan uzak kültürel temelli bir yapıya evrilmişlerdir.Amerika Birleşik Devletleri çevçeveyi tarihsel/amaçsal birliktelik temeline oturtarak etnik özelliklerden arındırılmış bir ''vatandaşlık''haline dönüştürmüştür.Çin,Hindistan,Rusya gibi düzenler yüksek homojenlik içeren yapıları sayesinde ulus devlet yapılarını muhafaza etmeye devam etmektedirler.Türkiye Cumhuriyeti düzen kurucularının''toprak temelli vatandaşlık '' temelinde koydukları çerçevede kayma yaşanmış inanç temelli bir aidiyet çerçevesi oluşmuştur.Bu sebeple yapı hetorojen özelliğe sahip grupların varlığı sebebi ile sürekli baskı altındadır.

Türkiyede 1950'li yıllarda başlayan taşradan kentlere göç sonucu kentli nüfus daha az gelişmiş bir alt kültür tarafından baskı altına alınmıştır.Kuruluştan itibaren sağlanan tüm kazanımlar bu alt kültür tarafından ortadan kaldırılmış,sözde inançsal ve etnik yeni bir vatandaşlık kavramı tanımlanmıştır.Gittikçe daralan çerçeve günümüzde dar etnik ve inançsal gurpların ötesinde daha geniş kültürel grupları baskı altına alması sebebi ile ciddi toplumsal gerilimler yaratma durumuna gelmiştir.

Ön görülebilir düzenler belirli amaçlar için kurulurlar,bu amaçları kurucuların varoluşsal idealleri etrafında şekillenir,hepsinin amacı ''görece olarak iyi olanı'' hayata geçirmektir.Hiçbir düzen kurucu kötülük ideali ile hareket etmez.Bir düzen birini öldürüyorsa bunu çoğunluğun iyiliği için yapıyordur.Düzen içinden bakan biri için düzen adına öldürmek doğrudur.Hiçbir alman nazi rejimi tarafından öldürülenlere itiraz etmemiştir,aynı şekilde devletler ''terörist'' olarak etiketledikleri kişileri '' hiçbir yargılama yapmaksızın'' öldürebilirler.

İnsansız bir hava aracı ile açık arazide iki kişiyi öldürdüğünüzü düşünün bu kişilerden biri  manisa ovasında diğeri ise tunceli kırsalında olsun hangisinin ölümü için bu kişi kimdi neden öldürüldü diye soruşturma açılır?

Bir hukuk devleti sadece kişinin terörist olduğuna yönelik bir inanca  dayanarak kişi hayatına hiçbir yargı kararı olmadan son verme hakkına sahip midir?

İdam cezasının uygulanmadığı yani yargının kişinin işlediği suç nedeni ile yaşam hakkını elinden alamadığı sistemlerde bile yaşam hakkı herhangi bir yargılama yapılmaksızın kişilerin elinden alınabilmektedir.

İnsansal varsayımlara dayalı olarak ortaya çıkmış düzenler köklerinde mantıksızlık barındırılar.Çünkü mantık ve ideal asla birbiri ile uyuşmaz,insanlar ''varoluşsal bir kusurluluk'' ihtiva ederler ve insana dayalı olan herşey bu kusurluluktan nasibini alır.

*İyi ve kötü sadece yoruma dayalıdır,tıpkı insana dayalı diğer olgular gibi.

Örneğin müslüman gruplar inançları gereği memeliler sınıfına ait olan koyunu gırtlağını kesmek sureti ile kan kaybından öldürdükten kısa süre sonra yerler,oysa çok benzer bir eylemi köpek ile yapan taylan filipine yada vietnamlılar sözkonusu olduğunda bunu barbarlık olarak nitelerler.
Koyun yemeği ahlaki köpek yemeği gayri ahlaki yapan şey nedir?
Canlılığa olan saygı mı?Köpek insanlara daha yakın bir yaşam sürdüğü için ''besin maddesi'' kabul edilemez mi?
Canlılığa saygı belirli şartlar içerir mi?
Heavy metalin efsane isimlerinden ozy ozborne konserlerinde giydiği çivili ayakkabılar ile sahnede bulunan civcivleri ezerek öldürüyordu,yaşam hakkına saygı konusunda onu evindeki hamamböceğini ezerek öldüren adamdan farklı kılan neydi?
Sokak kedilerini zehirleyerek öldüren kişi ile sineklere karşı ilaçla mücadele eden adam arasındaki fark nedir?

Fayda ve konfor

   Tüm olguların temel belirleyicileridir,öldürme hakkını ''konfor' verir birşey sizin öngördügünüz düzene uyumlu değilse ve sizin konfor alanınız için tehdit oluşturuyorsa,gücünüz nispetinde onu ortadan kaldırma hakkına sahip olursunuz.Sivrisinekler,karafatmalar,kalorifer böcekleri,fareleriyahudiler,filistinliler,cezayirliler vs.gibi.

Aynı şekilde birşey sizin için faydalı ise o mutlak biçimde iyidir.İnsanların tükettiği süt hamilelik sürecini tamamlamış hayvanlardan elde edilir.Bunun için inek yada koyunların sürekli doğum yapmaları sağlanır.Ancak bu süt ''insanlar'' için olduğundan yavruları doğumdan hemen sonra onlardan ayrılır.Süt ''insan için faydalıdır'' bu sebeple onun elde ediliş yolu bir kısım canlıya eziyeti içersede bu insan için ''kötü'' bir öğe içermez


    Düzen kurucu sahip olduğu idealler doğrultusunda mensuplarına konfor alanı sağlayacak ve onların faydası için varlığını sürdürecek bir düzen oluşturma amacı taşır.Kuracağı düzenin insanüstü bir duruma geçerek daimilik kazanabilmesi için onu öngörülebilir şekilde tasarlar.İdealine uygun değişmez yasalar ve kurallar oluşturur.Düzenin sınırları dışında kalan herkes görece kötü,düzenin sınırları içinde bulunan herkes aidiyetleri ölçüsünde mutlak biçimde iyidir.

   Düzene mensup olmak başlı başına bir övünç sebebi olurken düzen karşısında bireysel varlığın hiçbir önemi yoktur.Mutlak biçimde varolması gereken şey ''düzenin kendisidir''

Ve düzenler insan özgürlüğünün ve bireyselliğinin en kesif düşmanlarıdırlar.Düzene aidiyet kısıtlanmış bir kişisellik ve aynılık gerektirir.Diğerlerine benzediğiniz ölçüde düzene ait olursunuz.Eğer benzemezseniz düzen sizi dışlar,çünkü farklılıklar kabul edilebilir değildir.Öngörülemez şeyler düzenlerin varlığına karşı tehdit ihtiva ederler

    Gerçeği parçalara ayıran insan bu eksik parçayı kullanabilmek için onu kendi içinde organize etme gereği duymuştur,düzenler bu organize etme gereğinin sonuçlarıdır.Gerçeğin bütünlüğü insanın bir konfor alanı  içinde varolması için bir engel teşkil etmez,ancak insan sahip olduğu kusurluluğu kabul etmemesi sebebi ile varolmayan bir mükemmellik idealinin peşine düşer.Düzenler varolmayan bu mükemmellik idealine ulaşmaya çalışan sınırlı bir varoluş zamanına sahip yapılardan başka birşey değildirler.Onu yaratanlar gibi ortaya çıktıkları an yok olmaya mahkumdurlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Usus,Fructus & Abusus

Tüm ''Ahlak''ın temeli ''MÜLKİYET''      Neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleyen kurallar bütünü/ilkeler sistemine ''Ahlak'' adı verilir,Ahlak adı verilen ilkeler sistemi bir kültür yada bir grup tarafından genelleştirilir ve kanunlaştırılır.Ve bu kanunlar aracılığı ile grup üyelerinin davranışları düzenlenmeye çalışılır. Bugün ''Genel Ahlak'' yada ''Toplumsal Ahlak'' adını verdiğimiz sistemlerin tamamı tek bir şey üstüne kuruludur.Mülkiyet hakkı. Mülkiyet,taşınır veya taşınmaz bir eşya üzerinde eşya sahibine kullanma,yararlanma ve tasarruf etme yetkisi veren ve hukuk düzeni sınırları içerisinde kullanılabilen mutlak ve ayni bir haktır,mutlak nitelikte olması nedeni ile herkese karşı ileri sürülebilir.Ve toplumsal ahlak kurallarının çıkış noktasını oluşturur. Topluma göre başkasına ait olan birşeyden izinsiz faydalanmak ''kötü''dür.Başkasına ait olan toplum taraf

DON KİŞOT

Üç kelime ile başlıyoruz:Rutin,heyecan,macera   Rutin,alışılagelen,sıradanlaşan detaylı bir ifade ile belirli sürelerde aynı yada çok benzer biçimde tekrar eden şeyler için kullanılır.Rutin bir ''güven'' ifadesi olmasının yanı sıra,gerçekleşen şeyin beklentiye uygun olarak meydana geldiğini ve meydana geleceğini ifade etme biçimidir. Rutin,''sürekli aynı biçimde tekrar etmesi'' nedeni ile insan üzerinde psikolojik yada fiziksel anlamda bir değişikliğe sebep olmamaktadır.Hayatı boyunca çok fazla uçak görmemiş bir  insan ile havaalanında çalışan kişinin içinde bulunduğu durum gibi,yada kulağına daha önce hiç küpe takmamış biri ile kulağına hergün küpe takan kişinin  durumlarında olduğu gibi. (kulağına ilk kez küpe takan birinde hem fiziksel olarak kulağının delinmesi gerekecek hemde psikolojik olarak daha önce yaşamadığı bir oluş içine girecektir.) Rutin,verdiği bu güven duygusunun yanında,belirli bir sürenin ardından mevcut duruma adaptasyondan

TOPLUMSAL BİLİNÇ PARÇACIĞI

''Bilinciniz sadece size ait değildir'' Özgür irade ilizyonunun conseptlere aktarımı,    Bizler,yani ben olarak tanımladığımız yapıların ''görece bağımsız'' bir biçimde otonom kararlar aldığı fikrine sahibizdir.Düşüncelerimizde özgür olduğumuzu kabul ederiz.Bunu yapabilmemizin en önemli sebebi bilincimizin çok parçalı bir yapıdan oluşmasıdır.Hatta bu çok parçalı yapı zamansal düzlemde çok katmanlı bir hale gelmektedir. Homo sapiens sapiens ''düşündüğünün üstüne düşünebilen insan'',kendi özünden yarattığı şeye çıkıp bakabilme hali.Zihin dev bir kütüphane olarak tasvir edildiğinde  bilinç bu kütüphanede dolaşan bir ziyaretçi olarak düşünülmelidir.Bu sebeple bilinç kütüphaneye her seferinde ''benzer'' ama bir öncekinden farklı bir ziyaretçi olarak girmektedir.Bu durumda bilinç zamansal ve olgusal olarak farklılık göstermekte midir?Bunun ötesinde bu ziyaretçi ziyaretin ardından yok olup gitmekte ve yerini diğer zi