Ana içeriğe atla

İNANÇ SATMAK

"Varolmayan şeylerin ticareti"




      Bilgiyi ortaya çıkarma yada değiştirme kabiliyetine sahip olan,bir olayın içinde nesne yada özne olarak bulunabilen hersey " var" dolayısıyla varlık olarak kabul edilebilir.Bunun dışında kalan bilgi ortaya çıkarma yada değiştirme kabiliyetine sahip olmayanlar 'varsayımsal'dır.Olayın içinde  nesne  yada özne olarak bulunamayan, olay üzerindeki etkisi sadece öznenin varsayımına dayanan her olgu "İnanç" olarak kabul edilebilir.İnanç öznel olması sebebi ile bir delile,kanıta yada ispata ihtiyaç duymaz,öznenin nesnel gerekçelere dayanmayan ön kabulune dayanır.Örnek vermek gerekirse "yerçekimi" bir varlıktır,mevcut bilgi üzerinde değişikliğe sebep olur,ağırlık kavramını yaratır, dünya üzerinde belirli bir yükseklikten bırakılan her nesne yeryüzüne doğru çekilir.İspatlanabilir, kanıtlanabilir,delillendirilebilir tamamen nesnel'dir öznenin kabulune ihtiyaç duymaksızın olay'a etki edebilir.Melek/Melekler kavramı inançsaldır,bilgi yaratmaları yada mevcut bilgi üzerinde değişikliğe sebep olmaları mümkün değildir,varlıklarına ait delil bulunmaz tamamen öznenin varsayımına dayanan kavramlardır,öznenin ön kabulu olmaksızın olay 'a etki edemezler.

     Özetle varlık nesnel bir bilgiye dayanırken,İnanç tamamiyle öznel bir varsayım deneylenemeyen bir a priori'dir.

     Ticaret,en genel anlamı ile mal,hizmet yada bilginin üretiminden tüketimine kadar geçen aşamada ekonomik değer taşıyan başka nesneler ile değiştirilmesi,alım ve satımıdır.Ticaretin kapsamına giren mal,hizmet yada bilginin en genel özelliği "ihtiyaçları karşılaması"dır.Ticaret üretimin başladığı ilk günden bu yada insan hayatında yer almakta gereklilik hissetiği şeylere belirli bir bedel/karşılık ödeyerek sahip olabilmesini/faydalanabilmesini sağlamaktadır.

    Bugun ekomik,sistemleri oluşturan ticarete konu olan mal,hizmet yada bilgi genel olarak "varlıklar"dan oluşur.En basit ifadesi ile fırın sizin yemeniz için "varolduğu tartışılmaz" bir ekmek üretir siz yaptığınız işten kazandığınız ve bir değer ifade eden "para" ile bu ekmeği satın alırsınız,Aracınızı yıkamaya verdiğinizde size verilen hizmet tamamiyle varlıksaldır,beş duyu aracılığı ile algılanabilir.Bir kitaba ödeme yapıp yada günümüz ifadesi ile sahip olduğunuz intenet hizmeti ile bir yayına ulaştığınızda size ulaşan bilgi içeriksel olmasa bile niteliksel anlamda "bir varlıktır",siz bu ticaret ile "varlık takası"yaparsınız varolan birşey verir karşılığında varolan başka birşey alırsınız.

    Bütün bu ticaretin dışında Türk Ceza Kanunun 157 maddesi çerçevesinde ele alınan kendine çıkar sağlama amacı öngörerek gerçek olmayan davranışlar/fiiler aracılığı bir kimseyi aldatıp onun veya bir başkasının zararına yönelik harketlerin tamamı "Dolandırıcılık"kapsamına girer.Dolandırıcılığa konu olan ticarette satılan nesne,sunulan hizmet yada sağlanan bilginin en temel özelliği "gerçek dışı" olması ve alıcıya vaad edilen faydayı sağlamamasıdır.Sözkonusu ticaretin amacı yine "ihtiyacı karşılamaya" yönelik olsada satılan ürün,hizmet yada bilgi varsayımsal tamamen inanca dayalı bilgidir.Alıcıya uygulanan ve gerçek bilginin manüple edilmesine yönelik davranışlar yada sistemlere dayalı bir ticarettir.Satılan şey gerçek bir mal,hizmet yada bilgi değil "İnançtır".

   Örneğin "barınma ihtiyacınıza" yönelik olarak bir ev alırsınız gerekli şartlar yerine getirildiğinde eviniz size teslim edilir evin size ait olduğu resmi kayıtlara işlenerek sözkonusu gayri menkul üzerindeki hakkınızın garantörü devlet haline getirilir.Bu ticaret için gereken en temel öğe "gerçek bir ev"dir.Alım-Satım gerçekleşir ve ihtiyaç karşılanır.Eğer ortada "gerçek bir ev" yoksa satışı yapan kişi dolandırıcılık suçu işlemesi sebebi ile 1 yıldan beş yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilir.Burda işlenen suç alıcının bir ev aldığına inandırılarak ondan çıkar sağlanmasıdır,yani satılan şey varsayımsal/inanca dayalıdır,alıcı bir ev aldığına inanmıştır,ama ihtiyacı karşılanmamıştır.

    İnanç ticareti bugün insanlar ve toplumlar üzerinde gerçeğin ticaretinden daha önemli etkilere sahiptir.Ölümlü olması nedeni ile "canlılığını kaybetme korkusu" duyan insana "ölümden sonra yaşam inancı" satılmaktadır.Hayatında kendisine rahatsızlık veren şeyleri değiştirmeye gücü yetmeyen insana "doğaüstücülük inancı" satılmaktadır.Tüm bu alım- satımların ortak noktası gerçek olmayan öğeler üzerine olmalarıdır.İçinde yaşadığı dünyada sorularına cevap bulamayan insana satılan ilk inançsal ürün "Tanrı" kavramı olmuştur,bunu cennet ve cehennem kavramları izlemiştir,melekler, cinler ve şeytanlar inanç pazarının ürün çeşitliliğini arttırmıştır.Bu gözle görülemeyen, elle tutulamayan gerçek dışı ürünler pazarına biraz daha nesnellik algısı kazandırabilmek adına "kutsal mekan" kavramı inanç tüccarlarının amiral gemisi yapılmıştır.Ürün çeşitliliğinde sınır tanımayan inanç pazarında her derdin bir çaresi her sorunun bir çözümü mutlaka bulunmaktadır tabiki bedelini ödemek koşulu ile.Ölümden sonra çok güzel bir yaşam sürebilirsiniz ödediğiniz vergiler ile yapılan camilerde/kiliselerde/havralarda ibadet ederseniz,Sizi yaratan tanrıyı memnun etmek için hayvan kurban ederseniz,ya da 15 bin Türk lirası gibi bir rakam ödeyerek Tanrının evini ziyaret ederseniz.Camiye,kiliseye yada havraya belirli bir ödeme yaparsanız.Sevdiğiniz insana kavuşabilir sevmediğiniz insana tarif edilmez acılar yaşatabilirsiniz bu büyüyü yapacak olana bunun bedelini ödeyecek imkanlara sahipseniz.Bir fincan kahveye 10 lira verecek paranız varsa geleceğiniz hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz.Kısırsanız çocuğunuz olabilir hoca efendiye gerekli ödemeyi yaptığınız takdirde.Bekarsanız evlenebilirsiniz evliyseniz boşanabilirsiniz,kısmetinizi açıp başkalarınınkini kapatabilirsiniz.Hastalıklardan kurtulabilir başkalarını hasta edebilirsiniz.Yada hiçbir ödeme yapmadan sadece inanabilirsiniz her yaptığınızı izleyen bir tanrı olduğuna,iyilerin cennete kötülerin cehenneme gideceğine bu yüzden adaleti sağlamak için birşeyler yapmanın gereksiz olduğuna, açları doyurmak için yüce yaratıcıdan yapılacak ufak bir ricanın yeteli olacağına,zulme uğrayanların yokluk çekenlerin hamisi tanrı olduğu için sizin bu işe fazla burnunuzu sokmamanız gerektiğine.Belirli bir maddi karşılık ödensin yada ödenmesin inanç satışında satılan mal, hizmet yada bilgi asla teslim edilmez çünkü gerçek değildir,yoktur.Tıpkı hiç inşaa etmediği bir evi satan müteaahittin yaptığı gibi bir dolandırıcılık sözkonusudur.Ancak olmayan evi satın alan adamdan farklı olarak kimse "cennete gidemedim" diyerek mahkemeye başvuramaz,Büyü yaptırdığınız adam ölmedi diye kusurlu mal satan hocayı tüketici hakem heyetine şikayet edemezsiniz,hocanın çocuğunu doğuran karınız için iffetsizlik suçu ile suç duyurusunda bulunamazsınız.İnanç ticaretinde size satılan şey sizin varsayımınızdan  başka birşey değildir.Bilgi yaratmayan yada mevcut bilgiyi değiştirmeyen bir ürün alırsınız ve bu ürün hiçbir işe yaramaz.Ölümünüzden sonra varolmaya devam edemezsiniz,günahlarınızdan arınamazsınız,sırat köprüsünü tanrı için kesip kavurma yaptığınız koçun üstünde geçemezsiniz, gelecekten haber alamazsınız, kısmet açıp kapatamaz cinleri kullanıp başkalarına zarar veremezsiniz.Elinize geçen tek şey boş inancınızı gerçeklemeniz sonucunda metabolizmanız tarafından salgılanan  hormonların oluşturduğu ve sizin "iç huzuru" adını verdiğiniz rahatlama halidir ki.Uyusturucu kullanan kişilerin aldığı etken maddelerinde amacı aynı duyguya ulaşabilmektir.

   İnanç alım-satımının konusu varolmayan şeylerin ticaretidir.Varoldukları nesnel olarak ispat edilemeyen şeyler bu pazarın ürünleridir.İnsan hem ucuz hem kolay ulaşılabilir hem de konforlu olması nedeni ile bu pazara yoğun ilgi gösterir.Gerçek ekonominin içinde  aç insanları doyurmak için belirli bir maddi ve manevi bedel ödemesi gerekirken inanç ekonomisinde tanrıya ufak bir sözlü gönderme ile bu sorumluluktan kurtulabilir.Kısır çiftlerin biyolijik olarak iyileşmesi senelerce süren tıbbi tedaviler ile mümkünken,efsunlu hocalar bunu onbeş yirmi dakikalık tek seansta çözebilmektedirler.İnanç satma bilinen en karlı ve masrafsız ticarettir.Satılan ürün ve hizmet beklenen faydayı hiç sağlamayacak olsa da kimsenin buna bir itirazı olmaz çünkü spesifik birkaç ürün dışında mal ve hizmetlerin teslimi kişinin ölümünden sonra gerçekleşir,bu sebeple bugüne kadar dolandırıldığı gerekçesi ile diyanet işleri başkanlığı,katolik/ortodoks kilisesi,vatikan yada başka bir dini kurum aleyhine dava açan kimse olmamıştır.

"İnancın müşterisi bilmek değil inanmak isteyen aptallardır ve bunlar dünyadaki en büyük ekonomik pazarı oluşturular."


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Usus,Fructus & Abusus

Tüm ''Ahlak''ın temeli ''MÜLKİYET''      Neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleyen kurallar bütünü/ilkeler sistemine ''Ahlak'' adı verilir,Ahlak adı verilen ilkeler sistemi bir kültür yada bir grup tarafından genelleştirilir ve kanunlaştırılır.Ve bu kanunlar aracılığı ile grup üyelerinin davranışları düzenlenmeye çalışılır. Bugün ''Genel Ahlak'' yada ''Toplumsal Ahlak'' adını verdiğimiz sistemlerin tamamı tek bir şey üstüne kuruludur.Mülkiyet hakkı. Mülkiyet,taşınır veya taşınmaz bir eşya üzerinde eşya sahibine kullanma,yararlanma ve tasarruf etme yetkisi veren ve hukuk düzeni sınırları içerisinde kullanılabilen mutlak ve ayni bir haktır,mutlak nitelikte olması nedeni ile herkese karşı ileri sürülebilir.Ve toplumsal ahlak kurallarının çıkış noktasını oluşturur. Topluma göre başkasına ait olan birşeyden izinsiz faydalanmak ''kötü''dür.Başkasına ait olan toplum taraf

DON KİŞOT

Üç kelime ile başlıyoruz:Rutin,heyecan,macera   Rutin,alışılagelen,sıradanlaşan detaylı bir ifade ile belirli sürelerde aynı yada çok benzer biçimde tekrar eden şeyler için kullanılır.Rutin bir ''güven'' ifadesi olmasının yanı sıra,gerçekleşen şeyin beklentiye uygun olarak meydana geldiğini ve meydana geleceğini ifade etme biçimidir. Rutin,''sürekli aynı biçimde tekrar etmesi'' nedeni ile insan üzerinde psikolojik yada fiziksel anlamda bir değişikliğe sebep olmamaktadır.Hayatı boyunca çok fazla uçak görmemiş bir  insan ile havaalanında çalışan kişinin içinde bulunduğu durum gibi,yada kulağına daha önce hiç küpe takmamış biri ile kulağına hergün küpe takan kişinin  durumlarında olduğu gibi. (kulağına ilk kez küpe takan birinde hem fiziksel olarak kulağının delinmesi gerekecek hemde psikolojik olarak daha önce yaşamadığı bir oluş içine girecektir.) Rutin,verdiği bu güven duygusunun yanında,belirli bir sürenin ardından mevcut duruma adaptasyondan

TOPLUMSAL BİLİNÇ PARÇACIĞI

''Bilinciniz sadece size ait değildir'' Özgür irade ilizyonunun conseptlere aktarımı,    Bizler,yani ben olarak tanımladığımız yapıların ''görece bağımsız'' bir biçimde otonom kararlar aldığı fikrine sahibizdir.Düşüncelerimizde özgür olduğumuzu kabul ederiz.Bunu yapabilmemizin en önemli sebebi bilincimizin çok parçalı bir yapıdan oluşmasıdır.Hatta bu çok parçalı yapı zamansal düzlemde çok katmanlı bir hale gelmektedir. Homo sapiens sapiens ''düşündüğünün üstüne düşünebilen insan'',kendi özünden yarattığı şeye çıkıp bakabilme hali.Zihin dev bir kütüphane olarak tasvir edildiğinde  bilinç bu kütüphanede dolaşan bir ziyaretçi olarak düşünülmelidir.Bu sebeple bilinç kütüphaneye her seferinde ''benzer'' ama bir öncekinden farklı bir ziyaretçi olarak girmektedir.Bu durumda bilinç zamansal ve olgusal olarak farklılık göstermekte midir?Bunun ötesinde bu ziyaretçi ziyaretin ardından yok olup gitmekte ve yerini diğer zi