Canlılık,maddenin atomik seviyedeki programlanmasıdır.
Bu program hücresel (canlının en küçük yapı taşı) düzeyli olup,günümüz makine öğrenmesinde yapmaya çalıştığımız gibi belirli durumlar için doğru tepkileri geliştirebilme yeteneğine sahiptir.
Tüm canlılar maddesel bir yapıya ve belirli bir kütleye sahip ''gerçek''? nesnelerdir.
Bu gerçek nesneler belirli seviyelerde çevreleri ile etkileşim içinde bulunurlar,örneğin bitkiler kök salarak toprağın derinliklerine doğru ilerler,gündüzleri güneş ışığını kullanarak fotosentez yoluyla enerji depolarlar geceleri ise karbonmonoksit salınımı yaparlar.Tüm canlılar canlılıkları devam ettiği süre boyunca dönemsel olarak değişen ancak her zaman varlığını koruyan belirli bir kütleyi muhafaza ederler.Öğlen yemeğinizi yediğiniz zaman yediğiniz yemeği oluşturan maddeleri kendi sisteminize dahil etmiş olursunuz.Yani kütle kazanırsınız tüm canlılar ''canlılık programlarının temelini oluşturan'' sindirim ve solunum sistemleri sayesinde çevreleri ile sürekli bir madde ve enerji alışverişi yaparlar.
Yeryüzünde devam eden canlılık içinde bulunduğumuz döneme ulaşana kadar madde ile eşlenik biçimde devam etmekteydi.Canlı adını verdiğimiz şeyi programlanmış madde olarak ifade edebildiğimiz gibi çok hücreli canlıları belirli bir eşgüdümle hareket eden ancak kendi içinde farklı birimlerden oluşan yapılar olduğunu söyelebiliyorduk.İnsanın oluşturduğu yeni maddesel ilişkiler ile birlikte canlılık için yeni bir tanım yapmanın eşiğindeyiz.
Canlılık maddenin atomik seviyede ilişkilendirilmesi ile ortaya çıkan bir yapıdır.Bu ilişkilendirmelerin sonucu olarak belirli sınırlar içinde bir devamlılık gösterir(doğar/ortaya çıkar-büyür-ölür).Canlılık kendi içinde gelişen bir programdır.Ve her program belirli bir dönemde kendisinin bir kopyasını oluşturabilme yeteneğine sahiptir.Atomik bazdaki bu proglamanın temeldeki amacı ''devamlılık'' sağlamaktır,kopya oluşturmanın esas amacıda bu devamlılığın sürdürülebilmesidir.Tek hücreli canlılardan çok hücreli kompleks yapılı canlılara kadar üreme/çoğalma bu amaçla gerçekleştirilir.Üreme/çoğama canlılık programı tarafından ''yokoluş'' tehtidine karşı geliştirilmiş bir algoritmadır.Ancak bu algoritmada çok temel bir boşluk bulunur,kopyalama aşaması sırasında yaşanan ''bilgi'' kaybıdır.Canlılık programı tarafından esas alınan devamlılık biyolojik yapıyı temele oturtan başarıya ulaşmış canlılık özelliklerinin bir sonraki jenerasyona aktarılmasını sağlayan bir programlamadır.Ancak biyolojik evriminin bir parçası olarak zihinsel evriminide sürdüren insan kendini tanımlama aşamasında biyolojik varlığının ötesine geçtiği bir duruma ulaşmıştır.Bugün insan olarak tanımlanan canlı bir bedenin ötesinde bir bilgi ağı ve bu ağı sürekli olarak yeniden yorumlayan bilinçten oluşmaktadır.İşte milyarlarca yıllık evrimin canlılığın devamı için üretmiş olduğu ''çözüm''bugün insan için bir ''sorun'' haline gelmiştir.Kopyalanma/üreme insana soyunu devam ettirme şansı verse de bilincin eşlenik olduğu biyolojik varlığın yokoluşu ile birlikte sahip olunan tüm bilgi ve bu bilgiye ait yorumlar kaybolup gitmektedir.Bu muazzam bilginin kaybının ötesinde elde edilebilecek tüm potansiyel bilgi ve yorum olasılıklarıda yokolmaktadır.
Basit bir örnekle; bilinen en ünlü fizikçi olan Einstein 76 yıl yaşamıştır,biyolojik varlığının son bulması ile birlikte edindiği tüm bilgi ve bu bilgiye ait yorumlar kaybedilmiştir.Einstein'ın bilişsel olarak yok olmadığını düşünün o potansiyeldeki bir zihinin geçen 63 yılda sağlayacağı birikimi ve ortaya çıkaracağı yeni yorumları düşünün.
Tüm bunların dışında bugün biliyoruz yada artık kabul ediyoruz ki insan için bedeni sadece bilinci taşıyan ve onun çalışmasını sağlayan bir donanımdan ibaretir.Yeni canlı tanımımızda yapmaya çalıştığımız şey bu donanımı çok daha uzun ömürlü hatta ölümsüz yapmak.
Günümüzde sahip olduğumuz bilgiyi iki boyutlu nesneler üzerine kaydedebiliyoruz.Ve bu kaydettiğimiz bilgiyi uygarlığımız devam ettiği sürece saklama kabiliyetine sahibiz.Bedensel yokoluşumuza aradığımız çözüm bu iki boyutlu bilgi saklama yetimizi kullanmaktan geçiyor.
Yapmak istediğimiz şey biyolojik donanımımız üzerinde kayıtlı bilişsel kaydı iki boyutlu bu donanıma aktarmak bunun biraz ilerisinde bu iki boyutlu donanım üzerinde yeni bir kayıt elde edebilmek.Yani yapılmak istenen şey bilincin kopyalanmasının ötesinde bu yeni evrene uygun orada doğmuş bir canlı türü yaratmak.Doğamız gereği madde ile eşleşik bir bilince sahibiz,biyolojik özelliklerimizden temellendirdiğimiz bir yorumlama ile hayatı anlamlandırabiliyoruz.Bu sebeple ölümsüzlük kavramı şuan ki varoluş durumumuz için çok fazla hadikap içeriyor.
Teknolojimiz ile ulaştığımız noktada ilişkilerimizin büyük bölümü digital yollar üzerinden sağlanıyor,merkezinden biyolojik bir canlı bulunan digital ilişkiler ağının tam ortasındayız.Turing testinin amacı belirli bir görüşme sonucunda karşınızdakinin bir insan mı yoksa belirli bir programa bağlı cevaplar üreten bir makine mi olduğunu anlamaktır.Bugün deneyimlediğimiz ve bu digital ağ üzerinden gerçekleşen pek çok etkileşim aslında daha önceden oluşturulmuş programlara dayanmakta çünkü insanlar formel yada informel ilişkilerinde mevcut ağın yapısına uygun doneleri kullanmaktalar.Emojilerden,sözcük kalıplarına,kullanılan görsellere yada izlenen yollara kadar herşey kalıplaşmış ve haddinden fazla birbirine benzer.Bunun sebebi iletişimde mesajı gönderen ve mesajı alan kişinin aynı mecra içinde olma gerekliliği.Bu kalıplar dışında gönderdiğiniz mesajlar alıcılar tarafından anlamlandırılamamakta.İletişimi sağlayan digital yollar kullanılan ana kalıplar ile şekillendirilmiş bir halde.Birşeyi karşınızdakine anlatmak için tıpkı ''Binary code'' da olduğu gibi diziler kullanmak zorundasınız.Bu sayede karşınızdaki sizi anladığı gibi 3. bir şeyde sizi anlayabiliyor;Makineler
Makineler bizi anladıkça bizi nasıl kodlayacaklarını öğrenmeye biraz daha yaklaşıyorlar.Çünkü bunu sadece onlar başarabilirler.Çok olasılıklı bir düşünme sistemine sahip olan insan sadece onu kavrayabilen varlıklar tarafından taklit edilebilir yada suretlenebilir.Bugün kısmi olarak gerçekleşen bu durum zamanla çok daha başarılı suretlerin ortaya çıkarılabilmesini sağlayacak.
Bu durumda temel soru şudur;Sahip olduğunuz tüm bilgi ve bu bilgiye ait yorumunuz kodllanarak iki boyutlu bir ortama aktarıldığında yani ''Holografik bir canlıya'' dönüştürüldüğünüzde bu gerçekten siz mi olacaksınız?
Bununda ötesinde bu iki boyutlu ortamda insan bilinci tamamen anlaşılabildiğinde yaratılacak yeni bilinçler gerçekten insan mı olacak?
Bilincin devamlılığı
Doğduğumuz andan öldüğümüz ana kadar tüm bilgileri her an yeni bağlantıların oluşup kaybolduğu ağlar üzerinde saklarız.Bir nevi sahip olduğumuz bilgiye her baktığımızda yeni bir resim görürüz.İşte bu resimlerin ard arda eklenmesi ile bilincin devamlılığı adını verdiğimiz olgu ortaya çıkar.Dışardan bakıldığında bilincin devamlılığını kişinin gösterdiği eğilimler ile yada benzer ettkilere benzer tepkiler geliştirmesine göre anlayabiliriz.İçerden bakıldığında ise çok daha karmaşık bağlantılar sözkonsudur.İşte biz bu bağlantılara güvenerek bir devamlılık içinde yaşadığımızı düşünürüz.Bu bağlantıları zamansal bir dizin içinde anlamlandırarak aynı kişi olduğumuza kanaat getiririz.
10 yıl önceki siz ile şimdiki siz aynı kişi midir? sorusunun cevabı her zaman evet olsada aslında bir an öncesindeki kişi ile siz bile aynı kişi değilsinizdir.Ama zamansal dizide bir kopukluk olmaması ve sahip olunan bilgide hissedilebilir bir kayıp yaşanmaması sizi aynı kişi olduğunuza ikna eder.
Bir sureti siz olduğunuza ikna etmenin yolu bu ona siz ile aynı bilgilerden oluşan bir hafıza vermek ve zamansal bilinç dizisi içinde sıradaki dizinin siz olduğu bilgisini yüklemektir.Sizin geçmişinize sahip bir suret benzer bağlantılar ve algoritmalar ile siz olarak yaşamaya devam edebilir tıpkı bugün sizin yaptığınız gibi.
Bilinçsel kopyalamanın başarılı olduğunu düşündüğümüzde ''siz'' yaşamaya devam edersiniz;Sizin bilgi ağınızı ve yorumsal yeteneklerinizi taşıyan ''holografik canlı'' sizinin devamınızdır ve bu o canlı için ''gerçek''den böyledir.Ama biyolojik bir benden içinde ortaya çıkan siz artık gerçekten yok olmuşsunuzdur,on yıl önceki yada bir an önceki haliniz gibi...
Bu başarılı kopyalama süreçlerinin ardından insan bilincini çözümleyen makineler, yeni bilinçler yaratma aşamasına ulaştıklarında bu bilinçler ''insan'' olarak mı kabul edilecektir.
Bedensiz Varlık
Bedensiz varlıklar insan için her zaman korkutucu bir olgudur;ölmeyen hatta hiç yaşamayan varlıklar çağlar boyunca korku hikayelerinin konusu olmuşlardır.İki boyutlu bir yapı üzerinde yeni bir tanrı tarafından yaratılmış bilinçler ufak yada büyük restorasyonlar ile ''mükemmeştirilmiş'' bu yaratıklar tabi ki yaratıcılarına benzeyecekler insan bedeninin tüm sınırlarından arınarak varlık sahasına çıkacaklardır.Bir zamanlar makineleri yaratan insan onlar sayesinde bir modifikasyon sürecine girecek ve yeni bir tür olarak ortaya çıkacaktır.Belki bu yeni türün kendini anlatmak için bir isme bile ihtiyacı olmayacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder