Ana içeriğe atla

‘’ŞİMDİ SAKİN OL VE ELİNDEKİ KAMERAYI YAVAŞÇA YERE BIRAK’’


Her anı ölümsüzleştirmeye çalışmak her anı daha doğmadan öldürmektir.
Artık şu kameraları çocuklarınızın suratından çekin,her anlarını insanlarla paylaşmaya bir son verin.Onlarında kişilik sahibi bireyler olduğunun farkına varın ve özel hayatlarını bu kadar kamuya açık yaşayıp yaşamak istemediklerini -kendinizi onların yerine koyarak-birazda olsa düşünün…..
Fotoğraf çekmek, insanın aklını, gözünü ve yüreğini aynı hizaya getirmesidir. Bu bir yaşam tarzıdır” (Henri Cartier-Bresson)
Nişanınızda,düğününüzde,çocuğunuz olduğunda ,ilk doğum gününde ,arkadaşlarınızla mezuniyette yada tatilde ,saçma bir hareket yaparken yada ilk bisikletinizle belki okulun ilk gününde ileride unutmak istemediğiniz anları ölümsüzleştirmek için birgün yitip gidecek insanların yüzlerini her zaman hatırmalak için deri kılıfların içinde fotoğraf makineleri vardı eskiden.36 adetlik bir film rulosu ile sınırlı ve fotoğrafların tab edilme şansının olasılık yüzdeleri ile ifade edildiği yıllardı.Şanslıysanız ışık alarak yanmamış yada az yanmış filmlerden uzun yıllar boyunca saklayacağınız albüm sayfalarını yada naylon poşetleri dolduracak kadar her biri birbirinden kıymetli fotoğraflarınız olurdu.
Gelişen teknolojimizle film ruloları yerini diğital hafızalara bıraktı,36 ile sınırlı olan sayılar yüze bine on bine yüzbine çıktı,sayısal olarak sınırlar kalksada digital makineler özel günlerde insanın yanında taşıyabileceği aletler olarak kaldı ve misyonlarını çok başarılı bir şekilde yerine getirdiler.
Yerinde duramayan teknolojimiz bize büyük felaketi getirdi insanların hiç ayrılamadığı cep telefonları ile fotoğraf makinelerinin melezi olan ilk cihazlar ortaya çıktı hafızaları ve görüntü kaliteleri ilk başta berbat denecek kadar kötü olsalarda bu süre çok uzun sürmesi daha iyi görüntü ve daha geniş hafızalar her şeyin fotografını çekme imkanını insanlara sundu.
Özel gün kavramı kalktı ortadan önce fotograf hergüne yayıldı ,sonra her saate sonra her dakikaya eskiden en azından iki kişinin bir araya gelmesi gibi bir sebebe bağlıyken ikinci kişiye gerek duyulmadan yapılan çekimler başladı,objektiflerin karşısına uygun bir kıyafetle çıkılıp oluşturulan hoş görsel anıların yerini Pazar günü ‘’donla ‘’ çekilmiş anlar aldı.Resim çekilelim mi ?sorusu dikkat çekiyoruma ondan da eğer açıksa cihazdan gelen sahte bir deklanşör sesine dönüştü.Düğünler sünnetler ,nişanlar nikahlar aşıldı yakın arkadaşlar iş arkadaşları aile kapıda oynayan çocuk simitçi kapıcı sütçü tüpçü herkes çekilen fotolara dahil edilmeye başlandı.
Eskiden çocuklarını özel anlarının anılarını saklamak isteyen anne babaların yerini 24 saat çocugunun her yaptığını görüntüleyen karşısındakinin bir birey ve insan olduğunu unutan ,karşısındakini kişiliği olan bir varlık değil başkaları ile görüntüsü rahatlıkla paylaşılabilecek bir obje olarak gören ne idüğü belirsizler aldı.
Artık özel hayat yok teknolojinin körelttiği ve dejenere bir hale getirdiği ahlak algısında kimse için özel hayat yok herkes sormadan ve sonuçlarını hesap etme zahmetine katlanmadan elinde bulunan o melez cihazla herkesi görüntüleyip bunu herkesle paylaşma hakkını kendinde buluyor.
TCK MADDE 134
Kişilerin özel hayatının gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Gizliliğin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle ihlâl edilmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.
Kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Fiilin basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.
TCK MADDE 135
Hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydeden kimseye altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir
TCK MADDE 136
Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Türk ceza kanunun ilgili maddeleri uyarınca izinsiz fotograf çekmek ve bunu paylaşmak suç teşkil eden fiilerdendir.Bundan daha önemlisi her anı ölümsüzleştirmek adına yaptığınız şey aslında her anı öldürmektir.İçinde bulunduğunuz anın ölümsüz olması o anı görüntüleyip orda olmayanlarla paylaşmakla değil aksine orda olanlarla başka hiçbirşey düşünmeden paylaşmakla mümkündür
Artık o lanet olası makinelerinizi çocuklarınızın,arkadaşlarınızın,akrabalarınızın ve insanların yüzünden çekin onlara cep telefonu ekranlarından bakmayı bırakın,yalnızlığınızın tarihi belgeleri olan özçekimlerinize bir son verin artık.Hayatınızı gerçekten ölümsüz kılmak için sakin olun ve elinizdeki kamerayı yavaşça yere bırakın sizi görmelerini istediğiniz sahte imajınızdan sıyrılıp gerçek hayata teslim olun çünkü savurduğunuz yalanlara inanan sadece sizsiniz….

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Usus,Fructus & Abusus

Tüm ''Ahlak''ın temeli ''MÜLKİYET''      Neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleyen kurallar bütünü/ilkeler sistemine ''Ahlak'' adı verilir,Ahlak adı verilen ilkeler sistemi bir kültür yada bir grup tarafından genelleştirilir ve kanunlaştırılır.Ve bu kanunlar aracılığı ile grup üyelerinin davranışları düzenlenmeye çalışılır. Bugün ''Genel Ahlak'' yada ''Toplumsal Ahlak'' adını verdiğimiz sistemlerin tamamı tek bir şey üstüne kuruludur.Mülkiyet hakkı. Mülkiyet,taşınır veya taşınmaz bir eşya üzerinde eşya sahibine kullanma,yararlanma ve tasarruf etme yetkisi veren ve hukuk düzeni sınırları içerisinde kullanılabilen mutlak ve ayni bir haktır,mutlak nitelikte olması nedeni ile herkese karşı ileri sürülebilir.Ve toplumsal ahlak kurallarının çıkış noktasını oluşturur. Topluma göre başkasına ait olan birşeyden izinsiz faydalanmak ''kötü''dür.Başkasına ait olan toplum taraf

DON KİŞOT

Üç kelime ile başlıyoruz:Rutin,heyecan,macera   Rutin,alışılagelen,sıradanlaşan detaylı bir ifade ile belirli sürelerde aynı yada çok benzer biçimde tekrar eden şeyler için kullanılır.Rutin bir ''güven'' ifadesi olmasının yanı sıra,gerçekleşen şeyin beklentiye uygun olarak meydana geldiğini ve meydana geleceğini ifade etme biçimidir. Rutin,''sürekli aynı biçimde tekrar etmesi'' nedeni ile insan üzerinde psikolojik yada fiziksel anlamda bir değişikliğe sebep olmamaktadır.Hayatı boyunca çok fazla uçak görmemiş bir  insan ile havaalanında çalışan kişinin içinde bulunduğu durum gibi,yada kulağına daha önce hiç küpe takmamış biri ile kulağına hergün küpe takan kişinin  durumlarında olduğu gibi. (kulağına ilk kez küpe takan birinde hem fiziksel olarak kulağının delinmesi gerekecek hemde psikolojik olarak daha önce yaşamadığı bir oluş içine girecektir.) Rutin,verdiği bu güven duygusunun yanında,belirli bir sürenin ardından mevcut duruma adaptasyondan

TOPLUMSAL BİLİNÇ PARÇACIĞI

''Bilinciniz sadece size ait değildir'' Özgür irade ilizyonunun conseptlere aktarımı,    Bizler,yani ben olarak tanımladığımız yapıların ''görece bağımsız'' bir biçimde otonom kararlar aldığı fikrine sahibizdir.Düşüncelerimizde özgür olduğumuzu kabul ederiz.Bunu yapabilmemizin en önemli sebebi bilincimizin çok parçalı bir yapıdan oluşmasıdır.Hatta bu çok parçalı yapı zamansal düzlemde çok katmanlı bir hale gelmektedir. Homo sapiens sapiens ''düşündüğünün üstüne düşünebilen insan'',kendi özünden yarattığı şeye çıkıp bakabilme hali.Zihin dev bir kütüphane olarak tasvir edildiğinde  bilinç bu kütüphanede dolaşan bir ziyaretçi olarak düşünülmelidir.Bu sebeple bilinç kütüphaneye her seferinde ''benzer'' ama bir öncekinden farklı bir ziyaretçi olarak girmektedir.Bu durumda bilinç zamansal ve olgusal olarak farklılık göstermekte midir?Bunun ötesinde bu ziyaretçi ziyaretin ardından yok olup gitmekte ve yerini diğer zi