Ana içeriğe atla

BİR HAYVANIN İÇİNE HAPSEDİLMEK

''ÖkaryotZar ile çevrili hücreleri çekirdek ve başka organeller içeren canlılar topluluğu.''



İnsan dediğimiz organizma ökaryotlar üst aleminin memeliler alemine mensuptur.Bugün insan dediğimiz ve hayvandan farklı gördüğümüz organizmanın adı ''Homo sapiens sapiens''tir,Ve yakın akrabaları büyük insansı maymunlar olan ''Goriller'' ve ''Şempanzeler''dir.

Mensup olduğu üst alemin diğer mensupları gibi insanda çiftleşerek ürer,diğer hayvan ve bitkiler ile beslenir,yakın akrabalarındaki gibi bir sindirim ve boşaltım sistemine sahiptir,akciğer solunumu yapar,solunumda diyafram kullanır,orta kulakta 3 parçalı kemik bulunur,yedi adet boyun omuruna sahiptir.İnsanın gerek fiziksel gerekse biyolojik özellikleri bakımından aslında bir ''Hayvan'' olduğu artık inkar edilemez bir gerçektir.

Hayvanlar aleminin bir mensubu olan homosapiensi onlardan farklı kılan özelliği  ise ''Bilinci'' dir,İnsan diğer akrabalarından farklı olarak adapte olmak yerine çevresel şartları değiştirmeye yönelir,olgular ve olaylar arasında bağlantılar kurar ,onları anlamlandırır aralarındaki ilişkiyi çözer ve bunu uygulamaya geçirir.Bugün ulaştığı teknolojinin arkasında yatan en önemli faktör onun varlığı anlama ve onu kendi lehine kullanma çabasıdır.İnsan doğadaki herşeyi anlamlandırdığı gibi içsel mekanizmalarınıda anlamlandırır.Tüm canlılar gibi kendisinde de bulunan üreme mekanizması için ''aşk'' adını verdiği kavramı geliştirir,hayvanların biyolojik olarak en doğru genetik metaryali taşıyan karşı cins ile çiftleşmelerini sağlayan sistemlerin hepsi insanda da bulunur,feromonlar(koku),tüylerin parlaklığı ,vücudun simetrisi vb.ancak insan hayvanlardan farklı olarak bunları anlamlandırır.Bunlara yüklediği anlamlar ile bu olguları kutsallaştırır,tıpkı memeliler sınıfına mensup genç bireylerin yaşaması için dişi birey tarafından sütle beslenmesi ve bakılması zorunluluğundan doğan ''annelik'' olgusunu kutsallaştırdığı gibi.Yada en doğru genetik metaryali bulan organizmanın üremeye hazırlandığı esnada salgıladığı hormonlar sonucu ortaya çıkan duygusal süreçleri '''Sevgi'' adı altında kutsallaştırması gibi.Milyolarca yılda doğaya karşı ancak bir arada olarak başarılı olan insanın benzerleri ile bir arada yaşama güdüsünü milliyetçilik,etnik ayrımcılık şeklinde ortaya koyması mensup olduğu grubu diğerlerinden farklılaştırıp kutsallaştırması gibi.

Diğer hayvanların sahip olduğu biyolojik özlelliklere sahip olan insan bunları anlamlandırarak bugün içinde yaşadığı değerler bütününü yaratmıştır,Ancak asıl sorulması gereken soru insan denilen şeyin sadece bedenden mi ibaret olduğudur.Hemen hemen tüm insanlarda aynı olan biyolojik özellikler ve süreçlerden arındırıldığında onu diğerlerinden farklı yapan nedir?Genetik olarak kopyalandığında biyolojik olarak birbirinin aynı organizmalar oluşsada bilinçsel olarak farlı kimlikler ile karşılaşırız.Örneğin genetik dizilimleri aynı olan tek yumurta ikizleri aynı şartlar içinde dünya ya gelmeleri ve aynı ortamda yaşamalarına rağmen faklı iki birey olurlar,İnsanı diğerlerinden ve çevresinden ayıran farklı bir olgu sözkonusudur.Bilinç.

Bilinç ,kişinin farkındalığıdır ve bilinç kişisel bir deneyimdir.Bilinç bedenin içinde bulunur ,bir yanıyla bedene mutlak biçimde bağlı olmasına karşın bir yanıyla tamamen bağımsızdır.Bedenin canlılığını sağlıklı devam ettirebilmesi için fizyolojik ihtiyaçlarını karşılaması gerekir,bilincin varolması için hiçbirşeye ihtiyacı yoktur.Ancak benden ile olan mutlak bağı onu bedenin ihtiyaçlarına belirli ölçülerde cevap vermeye zorlar.Bu ölçü insanın hayvan ile olan farklılığını yaratır.Beden beslenmelidir,uyumalıdır,üremelidir.Bunların ölçüsünü belirleyen bilinçtir.Bedensel ihtiyaçlar karşılanmadığında beden bilinci baskı altına alır,bilinç varolmak için bedene muhtaçtır ve onun direktiflerini sahip olduğu değerler bütünü ile süzerek yerine getirir.Bedenin bilinç üstündeki etkisi arttıkça insan varlık olarak akrabalarına daha çok yaklaşır.Her istediğini yiyip,her istediğinde uyuyup her istediğinde çiftleştiğinde mensup olduğu alemin üyelerinden hiçbir farkı kalmaz.Oysa bilinç özünde bunların hiçbirine ihtiyaç duymaz ,beden sadece bir araçtır ve bilinci içinde taşır ama aynı zamanda bir hapisanedir bilinci içinde hapseder.

İnsanın dünya'ya gelmesi ile başlayan yolculuğu farkındalığı arttıkça değişime uğrar,bebeklik döneminde sıradan bir memeli yavrusundan farkı olamayan insan çocukluk dönemi ile birlikte anlamaya başlar,eğer bedensel ihtiyaçlar ile dizayn edilmiş yaşam sisteminin ötesini görebilirse içinde bulunduğu hapisanenin farkına varır.Sürekli kendisini sıkıntıya sokan ve yaşamak için birşeyler yapmaya mecbur bırakan bir hapisane .Beden fizik kulları ile sınırlıdır,bilinç ise zaman ve mekandan çok uzaktır.Bilinç bedenin sahip olduğu duyular ile dünyaya bağlıdır.İnsan doğumundan itibaren bu hapisanenin içinde yaşamaya başlar.Önce kendisine bir kimlik verilir içinde yaşadığı toplumda bu kimlikle tanınır,içinde yaşadıgı beden onu nefes almaya zorlar,beslenmeye, sindirmeye,boşaltmaya,kendisini çevresel şartlardan korumaya, belirli bir dönem sonra üremeye tüm yaşamı bedensel ihtiyaçları üzerine kuruludur.İnsan sürekli kendisini baskı altında tutan bir hayvanın içinde hapistir.








Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Usus,Fructus & Abusus

Tüm ''Ahlak''ın temeli ''MÜLKİYET''      Neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleyen kurallar bütünü/ilkeler sistemine ''Ahlak'' adı verilir,Ahlak adı verilen ilkeler sistemi bir kültür yada bir grup tarafından genelleştirilir ve kanunlaştırılır.Ve bu kanunlar aracılığı ile grup üyelerinin davranışları düzenlenmeye çalışılır. Bugün ''Genel Ahlak'' yada ''Toplumsal Ahlak'' adını verdiğimiz sistemlerin tamamı tek bir şey üstüne kuruludur.Mülkiyet hakkı. Mülkiyet,taşınır veya taşınmaz bir eşya üzerinde eşya sahibine kullanma,yararlanma ve tasarruf etme yetkisi veren ve hukuk düzeni sınırları içerisinde kullanılabilen mutlak ve ayni bir haktır,mutlak nitelikte olması nedeni ile herkese karşı ileri sürülebilir.Ve toplumsal ahlak kurallarının çıkış noktasını oluşturur. Topluma göre başkasına ait olan birşeyden izinsiz faydalanmak ''kötü''dür.Başkasına ait olan toplum taraf

DON KİŞOT

Üç kelime ile başlıyoruz:Rutin,heyecan,macera   Rutin,alışılagelen,sıradanlaşan detaylı bir ifade ile belirli sürelerde aynı yada çok benzer biçimde tekrar eden şeyler için kullanılır.Rutin bir ''güven'' ifadesi olmasının yanı sıra,gerçekleşen şeyin beklentiye uygun olarak meydana geldiğini ve meydana geleceğini ifade etme biçimidir. Rutin,''sürekli aynı biçimde tekrar etmesi'' nedeni ile insan üzerinde psikolojik yada fiziksel anlamda bir değişikliğe sebep olmamaktadır.Hayatı boyunca çok fazla uçak görmemiş bir  insan ile havaalanında çalışan kişinin içinde bulunduğu durum gibi,yada kulağına daha önce hiç küpe takmamış biri ile kulağına hergün küpe takan kişinin  durumlarında olduğu gibi. (kulağına ilk kez küpe takan birinde hem fiziksel olarak kulağının delinmesi gerekecek hemde psikolojik olarak daha önce yaşamadığı bir oluş içine girecektir.) Rutin,verdiği bu güven duygusunun yanında,belirli bir sürenin ardından mevcut duruma adaptasyondan

TOPLUMSAL BİLİNÇ PARÇACIĞI

''Bilinciniz sadece size ait değildir'' Özgür irade ilizyonunun conseptlere aktarımı,    Bizler,yani ben olarak tanımladığımız yapıların ''görece bağımsız'' bir biçimde otonom kararlar aldığı fikrine sahibizdir.Düşüncelerimizde özgür olduğumuzu kabul ederiz.Bunu yapabilmemizin en önemli sebebi bilincimizin çok parçalı bir yapıdan oluşmasıdır.Hatta bu çok parçalı yapı zamansal düzlemde çok katmanlı bir hale gelmektedir. Homo sapiens sapiens ''düşündüğünün üstüne düşünebilen insan'',kendi özünden yarattığı şeye çıkıp bakabilme hali.Zihin dev bir kütüphane olarak tasvir edildiğinde  bilinç bu kütüphanede dolaşan bir ziyaretçi olarak düşünülmelidir.Bu sebeple bilinç kütüphaneye her seferinde ''benzer'' ama bir öncekinden farklı bir ziyaretçi olarak girmektedir.Bu durumda bilinç zamansal ve olgusal olarak farklılık göstermekte midir?Bunun ötesinde bu ziyaretçi ziyaretin ardından yok olup gitmekte ve yerini diğer zi