''Gerçek kusursuz bir bütünlüktür.''
İçinde bulunduğumuz evren kusursuz bir sebep-sonuç üst döngüsü ile hareket etmektedir.Gerçekliğin gösterdiği bu kusursuz bütünlüğü anlayıp ona dair yorumlar yapabilmenin tek bir yolu vardır,gerçekliğe ait bilgiye sahip olabilmek ve ona ait genel geçer doğrulara ulaşmak.Bilim bunun için çalışır kişisel yorumlardan uzak gerçeğe ait genel geçer doğrulara ulaşmaya çalışır.
İnsanın gerçeğe ait tüm doğruları bilmesi gibi bir imkanı malesef ki bulunmaz insan için gerçeklik kavramı kendine ulaşan bilginin sınırlılığına bağlı olarak öznel'dir.Yani her insan için şahsına münhasır bir gerçeklik/Evren tasviri sözkonusudur.İnsan dış ve iç dünyasına ait gözlemleri yapmaya başladığı ilk andan itibaren bu gerçeklik tasvirini inşaa etmeye başlar.
Bu inşaa sürecini akıl/mantık temelinde yürütenler inşaa sürecinde evrene dair olan herşeyin bilgisini elde etmek için ellerinden gelen her türlü çabayı ortaya koyarlar,amaç genel geçer ve en doğru bilgiye ulaşabilmektir,ayrıca bu bilgi sabit kalmamakta bilimin yaptığı daha geçerli açıklamalar eski açıklamaların yerini almaktadır ''ulaşamayacakları/ulaşamadıkları'' bilgi parçacıklarının yerleri ise ''boş'' bırakılmaktadır.Onlar için dogmatik bilgi yoktur,her bilgi sınanmalı ve sorgulanmalıdır.''Bilmemek'' henüz doğru ve geçerli bir cevaba sahip olunmadığının tespitidir.Boşluk ve bilinmezlik varoluşun bir gereğidir.
Evrene ve varoluşa ait bilgi uğrunda bu çabayı sarf etmek istemeyenler daha kolay bir yolu seçeler,sınanamayan ,sorgulanamayan aksi iddaa edilemeyen ve içinde boşluk bulunmayan ''inanç paketlerine'' tutunurlar.İnanç herşeyi açıklar ve inanan kişiler herşeyi bilirler.Onlar cevabı aramazlar çünkü herşeyin cevabı ellerindedir.''Bilmiyorum'' diye bir kavram onların hayatında bulunmaz.Sorular sormaya gerek yoktur,cevapların doğruluğunun yada genel geçerliliğinin sınanmasına gerek yoktur onlar için.
Bu sebeple gerçeği arayanlar hayatları boyuna boşlukları doldurmaya ve anlamaya çalışırken ,inananlar cevaplarını hayata geçirmenin peşindedirler.Gerçeği arayanlar bilinmezliğin boşluğundan kendini kurtarmaya çalışırken inananlar hayali bir platformda ayaktadırlar.
Gerçeğin kusursuz örüntüsü tek bir insanın idrakinin çok ötesindedir.Ve varolmanın iki yolundan biri inancın rahat kucağında huzur bulmak iken diğeri bilinmez bir boşluğa bırakmaktır kendini...
İçinde bulunduğumuz evren kusursuz bir sebep-sonuç üst döngüsü ile hareket etmektedir.Gerçekliğin gösterdiği bu kusursuz bütünlüğü anlayıp ona dair yorumlar yapabilmenin tek bir yolu vardır,gerçekliğe ait bilgiye sahip olabilmek ve ona ait genel geçer doğrulara ulaşmak.Bilim bunun için çalışır kişisel yorumlardan uzak gerçeğe ait genel geçer doğrulara ulaşmaya çalışır.
İnsanın gerçeğe ait tüm doğruları bilmesi gibi bir imkanı malesef ki bulunmaz insan için gerçeklik kavramı kendine ulaşan bilginin sınırlılığına bağlı olarak öznel'dir.Yani her insan için şahsına münhasır bir gerçeklik/Evren tasviri sözkonusudur.İnsan dış ve iç dünyasına ait gözlemleri yapmaya başladığı ilk andan itibaren bu gerçeklik tasvirini inşaa etmeye başlar.
Bu inşaa sürecini akıl/mantık temelinde yürütenler inşaa sürecinde evrene dair olan herşeyin bilgisini elde etmek için ellerinden gelen her türlü çabayı ortaya koyarlar,amaç genel geçer ve en doğru bilgiye ulaşabilmektir,ayrıca bu bilgi sabit kalmamakta bilimin yaptığı daha geçerli açıklamalar eski açıklamaların yerini almaktadır ''ulaşamayacakları/ulaşamadıkları'' bilgi parçacıklarının yerleri ise ''boş'' bırakılmaktadır.Onlar için dogmatik bilgi yoktur,her bilgi sınanmalı ve sorgulanmalıdır.''Bilmemek'' henüz doğru ve geçerli bir cevaba sahip olunmadığının tespitidir.Boşluk ve bilinmezlik varoluşun bir gereğidir.
Evrene ve varoluşa ait bilgi uğrunda bu çabayı sarf etmek istemeyenler daha kolay bir yolu seçeler,sınanamayan ,sorgulanamayan aksi iddaa edilemeyen ve içinde boşluk bulunmayan ''inanç paketlerine'' tutunurlar.İnanç herşeyi açıklar ve inanan kişiler herşeyi bilirler.Onlar cevabı aramazlar çünkü herşeyin cevabı ellerindedir.''Bilmiyorum'' diye bir kavram onların hayatında bulunmaz.Sorular sormaya gerek yoktur,cevapların doğruluğunun yada genel geçerliliğinin sınanmasına gerek yoktur onlar için.
Bu sebeple gerçeği arayanlar hayatları boyuna boşlukları doldurmaya ve anlamaya çalışırken ,inananlar cevaplarını hayata geçirmenin peşindedirler.Gerçeği arayanlar bilinmezliğin boşluğundan kendini kurtarmaya çalışırken inananlar hayali bir platformda ayaktadırlar.
Gerçeğin kusursuz örüntüsü tek bir insanın idrakinin çok ötesindedir.Ve varolmanın iki yolundan biri inancın rahat kucağında huzur bulmak iken diğeri bilinmez bir boşluğa bırakmaktır kendini...
Yorumlar
Yorum Gönder