Ana içeriğe atla

SEÇİM & RASTGELELİLİK

''Seçim yok,irade yok sadece sanş sadece bir denk geliş.''


Seçmek,benzerleri arasında iyi olanı,hoşa gideni veya üstün olanı  almak yada yararlanmak için bir kenara ayırmak.

Rastgelelilik,herhangi bir irade yada tercihe dayanmadan meydana gelme.

Kadın ve erkek, canlılık özelliklerinin temel gereği olarak genlerini sonraki nesile transfer etmek ve mevcut süreci devam ettirmek amacı ile üreme süreci konusunda tercihlerini ortaya koyarak ''çocuk sahibi olmak'' amacı ile çiftleşirler.Bu çiftleşme başarılı olduğu taktirde 280 günlük bir süreç içinde ''insan bebeği'' dünyaya gelir.

Ebebeynlerin  23' er kromozonluk katkıları ile ortaya çıkacak olan bu yeni yavrunun özellikleri konusunda  bir seçim şansı bulunmaz,oysa bebek daha dünyaya gözlerini açmadan önce onu sevmeye başlamışlardır.

sevgi,bir kimseye yada bir şeye karşı bağımlılık gösterme yakınlık duyma halidir.

Oysa daha doğmamış çocuklarını sevmeye başlayan ebebeynler için bir ''bilinmeze'' karşı duyulan bir yakınlık ve bağlılık sözkonusudur.Çocuğun doğması ile bu bağımlılık çok daha yüksek düzeylere ulaşır,özellikle anne yavrusuna karşı kendi hayatını hiçe sayacak biçimde korumacı bir yaklaşım sergiler,baba bu ikilinin tamamlayıcısı durumundadır.Evrim sürecinde oluşan üreme mekanizmalarının en iyi biçimde çalışmasını sağlayacak bir ''iş bölümü''

Dünyaya gelen çocuk onu ilkel güdüleri aracılığı ile annesine bağlayan iç güdüleri dışında bir bağımlılık yada yakınlığa sahip değildir,evlat edinilen bebeklerin kendilerine bir bilgi verilmeden öz annelerini  üvey annelerinden ayırd etme imkanları bulunmamaktadır,bu durum çocuğun biliçsizce ve sadece iç güdüsel olarak ihtiyaçlarını karşılayan dişi organizmaya bağlı olduğunun göstergesidir.Baba figürü anne figürüne göre yavruya çok daha uzaktır,onu ayırt edebilmesi için belirli bir bilinç düzeyine erişmiş ve hakkında ayırt edecek kadar bilgi birikimi sağlayabilmiş olmalıdır.

İnsanın evrim süreci içinde dik yürümeye başlaması ile dişilerde hamilelik süresi kısalmış ve insan bebeği gelişimini tamamlayamadan dünyaya gelmeye başlamıştır,doğduğundan ihtiyaçlarını karşılamada ,hareket etmede ve kendini korumada yetersiz olan insan bebeğinin bu durumu onu yetişkinliğe ulaştıracak bir ''Aile organizasyonunun''oluşmasını sağlamıştır,çocukların büyüyebilmesi için ailelerin bir araya gelerek oluşturduğu topluluklar oluşmaya başlamıştır.

Aile organizasyonu evrimsel olarak avantajlı olma zorunluluğunun bir gereği olarak oluşmuş,bu oluşum sırsında biyolojik arka plan bu organizasyonla birlikte evrimleşmiştir.Üreme sürecinin sağlıklı bir şekilde tamamlanmasını sağlayacak temel hormonlar dopamin ve oksitosin bireyleri 3 yıla yakın bir süre birbirine bağlamakta,başarılı bir üremenin ardından benzer hormonlar anneyi yavruya ve babayıda bu çifte bağlamaktadır.

Her iki organizma görevini yerine getirmekte ve neslin devamını sağlamaktadır.Ortada eş seçimi gibi ''ağırlılık olarak genetik uyuma dayanması gereken'' bir tercih dışında bir irade beyanı yoktur,anne ve baba çocuklarını tanımamaktadırlar bir piyango gibi rastgele olarak bir canlı meydana gelmekte,evrimsel arka planın onlara kazandırdığı mekanizmalarla bu canlıyı ortaya çıkarma, koruma ve yetişkinliğe ulaştırma görevini yerine getirmektedirler.

 AŞK'IN EVRİMİ ÜZERİNE >>>>>>>

Üzerine kutsal ve ilahi söylemler yapılsada ortada basit mekanik süreçler vardır,çok gelişmiş iki biyolojik makina canlılık programlarındaki en temel görevi yerine getirmektedirler,tam olarak yetişkinliğe ulaşmamış bir canlı ortaya çıkarmaları sebebi ile belirli bir dönem onun korunması ve beslenmesi görevini üstlenmektedirler.Yetişkinliğe ulaştırılan yavru bir sonraki  nesli ortaya çıkarmak amacı ile üreme sürecine dahil olmaktadır.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Usus,Fructus & Abusus

Tüm ''Ahlak''ın temeli ''MÜLKİYET''      Neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleyen kurallar bütünü/ilkeler sistemine ''Ahlak'' adı verilir,Ahlak adı verilen ilkeler sistemi bir kültür yada bir grup tarafından genelleştirilir ve kanunlaştırılır.Ve bu kanunlar aracılığı ile grup üyelerinin davranışları düzenlenmeye çalışılır. Bugün ''Genel Ahlak'' yada ''Toplumsal Ahlak'' adını verdiğimiz sistemlerin tamamı tek bir şey üstüne kuruludur.Mülkiyet hakkı. Mülkiyet,taşınır veya taşınmaz bir eşya üzerinde eşya sahibine kullanma,yararlanma ve tasarruf etme yetkisi veren ve hukuk düzeni sınırları içerisinde kullanılabilen mutlak ve ayni bir haktır,mutlak nitelikte olması nedeni ile herkese karşı ileri sürülebilir.Ve toplumsal ahlak kurallarının çıkış noktasını oluşturur. Topluma göre başkasına ait olan birşeyden izinsiz faydalanmak ''kötü''dür.Başkasına ait olan toplum taraf

DON KİŞOT

Üç kelime ile başlıyoruz:Rutin,heyecan,macera   Rutin,alışılagelen,sıradanlaşan detaylı bir ifade ile belirli sürelerde aynı yada çok benzer biçimde tekrar eden şeyler için kullanılır.Rutin bir ''güven'' ifadesi olmasının yanı sıra,gerçekleşen şeyin beklentiye uygun olarak meydana geldiğini ve meydana geleceğini ifade etme biçimidir. Rutin,''sürekli aynı biçimde tekrar etmesi'' nedeni ile insan üzerinde psikolojik yada fiziksel anlamda bir değişikliğe sebep olmamaktadır.Hayatı boyunca çok fazla uçak görmemiş bir  insan ile havaalanında çalışan kişinin içinde bulunduğu durum gibi,yada kulağına daha önce hiç küpe takmamış biri ile kulağına hergün küpe takan kişinin  durumlarında olduğu gibi. (kulağına ilk kez küpe takan birinde hem fiziksel olarak kulağının delinmesi gerekecek hemde psikolojik olarak daha önce yaşamadığı bir oluş içine girecektir.) Rutin,verdiği bu güven duygusunun yanında,belirli bir sürenin ardından mevcut duruma adaptasyondan

TOPLUMSAL BİLİNÇ PARÇACIĞI

''Bilinciniz sadece size ait değildir'' Özgür irade ilizyonunun conseptlere aktarımı,    Bizler,yani ben olarak tanımladığımız yapıların ''görece bağımsız'' bir biçimde otonom kararlar aldığı fikrine sahibizdir.Düşüncelerimizde özgür olduğumuzu kabul ederiz.Bunu yapabilmemizin en önemli sebebi bilincimizin çok parçalı bir yapıdan oluşmasıdır.Hatta bu çok parçalı yapı zamansal düzlemde çok katmanlı bir hale gelmektedir. Homo sapiens sapiens ''düşündüğünün üstüne düşünebilen insan'',kendi özünden yarattığı şeye çıkıp bakabilme hali.Zihin dev bir kütüphane olarak tasvir edildiğinde  bilinç bu kütüphanede dolaşan bir ziyaretçi olarak düşünülmelidir.Bu sebeple bilinç kütüphaneye her seferinde ''benzer'' ama bir öncekinden farklı bir ziyaretçi olarak girmektedir.Bu durumda bilinç zamansal ve olgusal olarak farklılık göstermekte midir?Bunun ötesinde bu ziyaretçi ziyaretin ardından yok olup gitmekte ve yerini diğer zi