Ana içeriğe atla

ANLAMIN SINIRI



''Balıklara ayı anlatabilir miyiz?''


İnsan vücudu bir makinedir,ve tüm makineler gibi belirli şartlar altında enerji dönüşümü sağlamaktadır.İçten yanmalı motor ile hareket eden bir otomobil su üzerinde gidemediği gibi ard iticili bir jet uçağı denizin altında hareket edemez.Otomobil tekerleklerinin basacağı yoğunlukta bir zemine ihtiyaç duyarken,uçak onu taşıyacak yoğunlukta bir atmosferik alan içinde hareket edebilir.Ayrıca her ikisininde yanmanın gerçekleşmesi için ''oksijene''gereksinimi bulunmaktadır.

İnsan vücudu kadar karmaşık bir makinede olsa ''gerekli şartlar''olmadan çalışmasını sürdüremez ve enerji dönüşümü sağlayamaz.İnsan dünya atmosferik alanı içinde,belirli bir yerçekimi etkisi altında ortaya çıkan organik yapılı bir makinedir ve bu şartlar dışında ''çalışmasını'' sürdüremez.

Gerekli ekipmanlarla sağlanan şartlar olmadan suyun içinde yaşayamaz,atmosferin dışında varoluşuna devam edemez.Dünya yüzeyinde bile yaşamsal sıcaklık değerlerini karşılamayan yerlerde canlılığını sürdürmesi mümkün değildir.

Belirli sınırlar içinde ''çalışan makine'' anlamlandırmayıda bu varoluş sınırları içinde gerçekleştirmektedir.Suyun içinde yaşayan balıklar gibi varoluş sınırının ötesinde bulunan şeyleri,varoluş sınırının içindekileri referans alarak anlamlandırmaya çalışır.Balıklara ayı anlatmamız gerekseydi bunu sadece suyun içinde bulunan şeyleri referans vererek yapabilirdik.Hiç sıvı halde su bulunmama durumunu bir balığa anlatmak ne kadar mümkün olabilirdi.Suyun balıklar için bir atmosfer oluşturduğu düşünülürse hiç atmosfere sahip olmayan bir yeri onlara neyi referans vererek açıklayabilirdik.

İnsanda tıpkı suyun içinde varolan balıklar gibi bu evrenin içinde varoluş kazanmaktadır.İnsan moleküler düzeyde bir ''varlıktır''.Dünya denilen gezegende moleküler düzeyde oluşan ilişkiler sonucu ortaya çıkmıştır.Ve sahip olduğu tüm anlamlandırmayı bu moleküler sınırlar içinde gerçekleştirebilmektedir.Ve madde belirli bir hız ve konum sayesinde varoluş sağlamaktadır.Atom altı parçacıkların dalga halinde bulunduğu düşünüldüğünde madde dediğimiz şey bu dalgaların bir anlık ortaya çıkış halinden meydana gelmektedir.İnsan yada daha geniş anlamda varoluş bir tv ekranında küçük renkli lambaların yanıp sönmesi ile oluşan görüntülere benzemektedir.Lambalar farklı renklerde yandıkça bir hareket meydana gelmekte ve devamlılık oluşmaktadır.Maddesel düzeyde bir film seyretmekteyiz.Sahip olduğumuz gözlerle yada gelişen teknolojimizle bu yüksek kaliteli görüntünün detaylarına ulaşabiliyoruz görüntünün arkasına değil.Görüntünün nasıl oluştuğu ile ilgili teorilerimiz olsada bu teorileri deneyimleyecek madde ötesi bir aracımız yok ve hiçbir zaman olmayacak.Suyun içindeki balıklar gibi maddenin olmadığı durumu anlamamız yada bize bunun anlatılması mümkün değil.Tüm teknolojimiz maddenin sınırına kadar bizi götürecek potansiyele sahip ve kitlesel bir yokoluşla yüz yüze gelmezsek bu sınıra bir gün ulaşacağız.Bir balık gibi ayın ne olduğunu gerçekten hiçbir zaman bilemeyecek olsakta.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Usus,Fructus & Abusus

Tüm ''Ahlak''ın temeli ''MÜLKİYET''      Neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleyen kurallar bütünü/ilkeler sistemine ''Ahlak'' adı verilir,Ahlak adı verilen ilkeler sistemi bir kültür yada bir grup tarafından genelleştirilir ve kanunlaştırılır.Ve bu kanunlar aracılığı ile grup üyelerinin davranışları düzenlenmeye çalışılır. Bugün ''Genel Ahlak'' yada ''Toplumsal Ahlak'' adını verdiğimiz sistemlerin tamamı tek bir şey üstüne kuruludur.Mülkiyet hakkı. Mülkiyet,taşınır veya taşınmaz bir eşya üzerinde eşya sahibine kullanma,yararlanma ve tasarruf etme yetkisi veren ve hukuk düzeni sınırları içerisinde kullanılabilen mutlak ve ayni bir haktır,mutlak nitelikte olması nedeni ile herkese karşı ileri sürülebilir.Ve toplumsal ahlak kurallarının çıkış noktasını oluşturur. Topluma göre başkasına ait olan birşeyden izinsiz faydalanmak ''kötü''dür.Başkasına ait olan toplum taraf

DON KİŞOT

Üç kelime ile başlıyoruz:Rutin,heyecan,macera   Rutin,alışılagelen,sıradanlaşan detaylı bir ifade ile belirli sürelerde aynı yada çok benzer biçimde tekrar eden şeyler için kullanılır.Rutin bir ''güven'' ifadesi olmasının yanı sıra,gerçekleşen şeyin beklentiye uygun olarak meydana geldiğini ve meydana geleceğini ifade etme biçimidir. Rutin,''sürekli aynı biçimde tekrar etmesi'' nedeni ile insan üzerinde psikolojik yada fiziksel anlamda bir değişikliğe sebep olmamaktadır.Hayatı boyunca çok fazla uçak görmemiş bir  insan ile havaalanında çalışan kişinin içinde bulunduğu durum gibi,yada kulağına daha önce hiç küpe takmamış biri ile kulağına hergün küpe takan kişinin  durumlarında olduğu gibi. (kulağına ilk kez küpe takan birinde hem fiziksel olarak kulağının delinmesi gerekecek hemde psikolojik olarak daha önce yaşamadığı bir oluş içine girecektir.) Rutin,verdiği bu güven duygusunun yanında,belirli bir sürenin ardından mevcut duruma adaptasyondan

TOPLUMSAL BİLİNÇ PARÇACIĞI

''Bilinciniz sadece size ait değildir'' Özgür irade ilizyonunun conseptlere aktarımı,    Bizler,yani ben olarak tanımladığımız yapıların ''görece bağımsız'' bir biçimde otonom kararlar aldığı fikrine sahibizdir.Düşüncelerimizde özgür olduğumuzu kabul ederiz.Bunu yapabilmemizin en önemli sebebi bilincimizin çok parçalı bir yapıdan oluşmasıdır.Hatta bu çok parçalı yapı zamansal düzlemde çok katmanlı bir hale gelmektedir. Homo sapiens sapiens ''düşündüğünün üstüne düşünebilen insan'',kendi özünden yarattığı şeye çıkıp bakabilme hali.Zihin dev bir kütüphane olarak tasvir edildiğinde  bilinç bu kütüphanede dolaşan bir ziyaretçi olarak düşünülmelidir.Bu sebeple bilinç kütüphaneye her seferinde ''benzer'' ama bir öncekinden farklı bir ziyaretçi olarak girmektedir.Bu durumda bilinç zamansal ve olgusal olarak farklılık göstermekte midir?Bunun ötesinde bu ziyaretçi ziyaretin ardından yok olup gitmekte ve yerini diğer zi