''Onu anlamak için bölerken yarattığımız boşlukları doldurmaya çalışıyoruz''
Gerçek bölünmez bir bütündür,mutlak biçimde tek'tir.Gerçek ile karşılaşan bilinç onu bir bütün olarak kavrayamaz.Onu anlayabilmek için parçalara böler,bu bölme esnasında deformasyona bağlı boşluklar oluşur.Evreni algılayabilme ve anlamlandırabilmenin yolu aralarında boşluklar bulunan parçaları bir araya getirerek kavramsal bağlar oluşturmaktır.Bu bağların oluşturulması ve kullanılması düşünme eyleminin ortaya çıkmasını sağlar.
Esas olarak düşünmek bilincin kendi yarattığı deformasyonun sonucu oluşan bir tepkime durumundadır.Mısırda Asvan barajının yapımı sırasında Ebu Simel tapınağını oluşturan yekpare kayalar parçalara ayrılarak tapınak bugün bulunduğu yere taşınmıştır.
Birşeyi kesmek onu bir arada tutan moleküler bağı koparmaktır,ne kadar az miktarda olursa olsun bu işlem sırasında kesilen ''şey'' madde kaybına uğrayacaktır.Yani birşeyi ikiye böldüğünüzde onu 3 parçaya ayırmış olursunuz.İki parça ve kesilirken bütünden koparılanlar; bütünle bağını/ilişkisini yitirmiş madde miktarı.Bu atık madde daha önce dahil olduğu bütün ile maddesel ve anlamsal bağını kaybetmiştir.Ebu simel tapınağındaki yekpare kayalar kesilirken çıkan toz eskiden bu tapınağın bir parçasıdır,ancak kesim işlemi ile artık o tapınak ile bir ilişkisi ve bağlantısı kalmamış;çöl tozu haline dönüşmüştür.Aynı sofrada kestiğiniz ekmek gibi,dilimler oluşurken ortaya çıkan kırıkların artık ekmek ile bağlantısı kalmamış,yiyecek özelliklerini kaybederek ''atılması gereken çöplere'' dönüşmüşlerdir.Bu atık ve işe yaramaz madde geçmişte bir bütünün parçası olarak anlam kazanırken artık ''değersizleşip''tam anlamıyla anlamsızlaşmıştır.
Gerçekte parçalara ayrıldığı sırada belirli bir kayba uğrayacaktır.Gerçekten kopan bu parçalar,bütün ile olan bağlarını kaybettiklerinde ekmek kırıkları yada toz zerreleri gibi anlamsız hale gelirler.İnsan parçalara ayırdığı gerçeğe bakarken ve onu anlamaya çalışırken artık bu anlamsız hale getirdiği küçük parçacıkları göremez.Anladığı ve anlamlandırdığı birbirinden kopuk parçalar görür ve bu parçalar arasındaki boşlukları.Aralarında boşluklar bulunan gerçeğin parçaları bir bütünlük oluşturmadıkları için onların birbiri ile olan ilişkilerinin kavramsal bazda sağlanması gerekir.Bu kavramsal ilişkilendirme sırasında ''düşünme '' eylemi ortaya çıkar.Düşünme varolan iki yada daha fazla parçanın zihinsel olarak birbiri ile ilişkilendirme sürecidir.Parçalar artıkça ilişkiler çoğalır ve karmaşıklaşır.
Parçalardan oluşan bu evren modeli;deformasyona uğramış bir gerçek modellemesidir.Ve bu modellemeyi bir arada tutmak için sürekli yinelenen bağlantılara sahip olmak gereklidir.Evreni anlamaya çalışa insanın yaptığı şey,bu parçalara böldüğü modeli bir arada tutma çabasıdır.Parçaları bir arada tutmak için o kadar fazla efor sarf etmektedir ki parça sayısı artıkça modele yeni parça eklemek o kadar zorlaşmaktadır.Eklenen her yeni parçanın diğer tüm parçalara ve bu parçalar arası bağlantılara uyumlu olması gerekmekte;bu uyumu göstermeyen parçalar modele eklenememektedir.Kusurlu inşaa edilmiş bir model,gerçek evrene aitte olsa yeni parçalara kapalı olacak yada modele yeni eklenen parçalar ile diğerleri arasında yanlış bağlantılar kurulacaktır.
İnsanın mevcut bilgi karşısındaki ''yetersizliği'' onu düşünme denen davranışa zorlamaktadır.Bilgi fazlalığı karşısındaki çaresizliği onu tekil olan bilgiyi parçalamaya yönlendirir,bu parçalama bilgide deformasyon yaratır.Sonra anlamak için parçaladığı şeyi bir araya getirmeye çalışır.Bu kendi uydurduğumuz sınırlar ile böldüğümüz dünyayı ''Birleşmiş Milletler'' gibi topluluklar ile bir araya getirmeye çalışmaya benzemektedir.Dünyada savaşların sebebi olan sınırları yaratıp sonra savaşları durdurmaya çalışmak kadar anlamsızcadır.
Düşünmek bir meziyet olarak nitelensede aslında eksiklikten kaynaklı bir yan etkidir.Doğada evrimleşmiş ve ona uyumlu bir canlı olan insan,içinde varolduğu evrenin içinde yaşamaya çalışmaktansa onu anlamaya yönelmiş.Ama sahip olduğu bilişsel kapasite bu eylemde yetersiz kalmıştır.İnsan düşünür çünkü gerçeği kavrayamaz,insanın anladım dediği şey kendi uydurmalarından fazlası değildir.
Yorumlar
Yorum Gönder