''Uzun süre uçuruma bakarsan uçurumda sana bakar' 'Nietzsche
Yüksek bir yerden şehre baktığınızı düşünün,binalar,yollar,arabalar,insanlar,daha uzakta dağlar,yukarda mavi gökyüzü ve bulutlar.Orada öylece durup sadece seyrediyorsunuz.
Tam bir eylemsizlik hali,
Bu seyir hali size ulaşan her bilyorum gi ile sizde değişime sebep oluyor,her yeni bilgi bir nöron ateşlenmesi ve bağlantılı ağların aktif hale gelmesi.Bilişsel sisteminiz sürekli bir geri çağırma aktivitesi ile sizin bu kendi içinde akışkan ama bir o kadar durağan manzarayı yorumlamanızı sağlamaya çalışıyor.Eylemsizliğiniz kendi içinizde muzaam düzeye çıkmış bir beyin aktivitesi içeriyor.Siz baktıkça detaylar derinleşiyor,araçlar ve insanlar hareketleniyor,bulutlar hava akımı yönünde yavaş yavaş ilerliyor.Binalar birbirinden şekilleriyle ve renkleriyle ayrılmaya başlıyor.Bulutlar anlam kazanıyor.İlk baştaki sıradan manzara sıradan olmaktan yavaş yavaş çıkıyor.Ama o kadar çok eleman var ki tümünü kavramak imkansız.Her ağaç,her araç,her insan,her bina kimliksiz.Bir dağa baktığınızda onun adını söyleyebiliyormusunuz.Coğrafi olarak onları isimlendirsekte özel olarak onlara ait isimleri kullanmıyoruz.İsim bir şeyin sessel ifadesi ona verdiğimiz bir kod,tıpkı araç plakaları gibi.Araçlarımızı onlara bakarak tanıyamıyoruz ayırd edilebilir nitelikler taşımadıkları için onlara tıpkı isimlerimiz gibi kodlar veriyoruz.Bu kodlar daha çok nüfuslarımızdaki isimlerimiz gibi.Bir nüfus cüzdanında kişiye ait bir vücut parçası görseli ve o kişini adresleyen kodlar bulunur.Araçlarda ise onu adresleyen kodlar aracın üzerine yazılır.
Siz manzaraya baktığınızda onu oluşturan elemanları adresleyen hiçbir kod bulunmaz.Kimliksiz bir şehre bakıyorsunuzdur.Onu adresleyecek bir sembolle/yada sembollere sahip değilse onu tanıyamazsınız.
Bu kadar çok girdili bir manzarada daha az girdi içeren bir manzaraya geçtiğinizde,anlaşılması ve yorumlanması gereken daha az öğe vardır.Uçsuz bucaksız bir denize bakarken manzaranın yalınlığı sizi içe bakmak zorunda bırakır.Daha az girdi bilişsel ağınızı daha az meşgul eder.Bu az meşguliyet siz bakmaya devam ettikçe bilincinizi daha çok yorum yapmaya iter.Ve daha geri plandaki nöron bağlantıları tetiklenir.Siz denize bakmaya devam ettikçe yorumladığınız öğeden uzaklaşır kendinize bakmaya başlarsınız.
Meditasyon denen şey işte budur,daha az girdiye odaklanma sonucu bilişsel faaliyetin kişinin kendisine yönlendirmesidir.Dışardan gelen uyaranlar sizi sevindirir,üzer,korkutur,heyecanlandırır,psikofizyolojik durumunuz dışardan gelen bilgiyi yorumlayışınıza göre şekillenir.Çok güçlü bir patlama sesi duyduğunuzda bu sizde korku yaratır,kalp atşlarınız hızlanır.Kumsalda uzanıp dalga seslerini dinlediğinizde bu sizede güvende olduğunuz hissi yaratır daha dingin bir hale geçersiniz.
Günlük hayatta ortalama bir insan inanılmaz sayıda çok bilgi girişine maruz kalır,o tepeden seyrettiğiniz ve anlamakta zorlandığınız şeyin içinde yaşarsınız.Yukardayken önemsiz olan şeylere ait bilgi size durdurulamaz bir dayatma şeklinde ulaşır.Plakar,reklam tabelaları,mağazalar,caddeler sokaklar,kişilerin yüzleri,kıyafetleri görünüşleri ,haberler,maiiler,gelen aramalar uçsuz bucaksız ve bir çoğuna yorum bile yapamadığınız kapasite üstü bir bilgi girişi.İşte o ufacık beyniniz bu boyunu aşan bilgileri sizin için anlaşılabilir kılmak için inanılmaz bir çaba sarf etmeye başlar.Ancak yine de bunu tam anlamı ile başaramaz.Bu başarısızlık halinde dışardan gelen ile o kadar meşguldür ki içerden gelen bilgi ''önemsiz'' etiketi ile bir kenara itilir.Evrimsel alt yapımız kendimizi dışardan gelen tehlikelerden koruma odaklıdır,sürekli dışardan geleni anlamaya çalışırız.İçerden gelen bilgi onun yanında bir anlam ifade etmez.İşte Uçuruma bakmak içerden gelen bilgiyi anlamlandırmaktır.Uzun süre uçuruma baktığınızda uçurum siz olur ve kendinize bakmaya başlarsınız.Bakacak birşey bulamayan bilişsel sisteminiz o ''önemsiz '' olarak etiketlediği bilgiyi yorumlamaya başlar.
Yorumlar
Yorum Gönder