Ana içeriğe atla

ÖLÜMÜN MANTIĞI






 ''Çünkü o ölüm uykularında
   Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından 
   Ne düşler görebilir insan,düşünmeli bunu''

                                    William Shakespeare
  


   Çok klasik olarak canlılığın son buluşu,daha ileri bir aşamada canlılık programı tarafından korunan bilginin devamlılığını kaybetmesi,bir sonra ki an varolmama durumu.


   Özne tarafından bakıldığında ölüm,tıpkı zamanın durması gibi anlamsızdır,ölüm anından sonra bilgiyi yorumlama süreci son bulur,artık türü ne olursa olsun bilgi organizma tarafından oluşturulan bilinç tarafından yorumlanamaz,çünkü bilincin varlığı son bulmuştur.Bu sebeple öldüğünüzde bunun üzerine düşünemeyecek ve öldüğünüz için üzülemeyeceksinizdir.

Özne için anlamsız olan ölüm diğer bilinçli kabul edilen nesneler için anlam içerir,bir adam öldüğünde bunun için üzülecek olan kişi, olay her ne kadar kendi başına geliyor olsada o''adam'' değil onun varlık bilgisine sahip bilinçli nesnelerdir.

Bilinçli nesneler yada anlaşımlası için daha sadeleştirilmiş bir tabir ile ''diğer insanlar'' ölüm karşısında neden üzülürler.Diğer ölü canlıları yiyecek olarak tüketen bir tür ölümü neden bu kadar ''korkunç'' bir hadise olarak tanımlamıştır.

Balık pazarından satın aldığınız lüferleri düşünün,dün gece hepsi toplu olarak ölmüşlerdir.Siz bu yaşamını yitirmiş varlıkları satın alır ve büyük bir keyif ile yersiniz.Oysa aynı gece babanız yaşamını yitirse onu afiyet ile yemek yerine günlerce ölümü için yas tutarsınız.Yani aynı olay farklı nesnelerin başına geldiğinde özne tarafından çok farklı biçimde yorumlanır.Bu farklı yorumlamanın temelinde yatan etmenlerden biri ölen nesne ile ilgili sahip olunulan bilgi miktarıdır.

Trafik kazası oldu ve iki kişi yaşamını yitirdi haberinde,yaşamını yitiren kişilerden biri sizin kuzeniniz ise hiç tanımadığınız ikinci kişinin ölümüne gösterdiğiniz tepkiden çok daha farklı bir tepki geliştirirsiniz.Oysa ikiside lüfer balığından farklı olarak ''insan'' dır.Ancak iki insanın ölümü bile sizin için farklı anlamdadır.

Başka bir etmen sahip olunan bilginin içeriğidir.Küçük çocukları öldüren bir katil polis tarafından vurularak öldürüldü,sağlık ekiplerinin gecikmesi sonucu vurulduktan sonra saatlerce can çekişti.Büyük  bir kısmınız bunu ''ilahi adalet'' olarak yorumlayacak ve yüksek ihtimal can çekişerek ölen bir insanın ölümünden haz duyacaktır oysa  aynı şey sınıf arkadaşınızın başına gelse ve birileri tarafından vurularak öldürülse,saatlerce can çekiştiğini bilseniz bunu bir ''trajedi'' olarak nitelerdiniz.

Bir kişi öldü (herhangi biri)
Bir kişi öldü (Çocuk tecavüzcüsü)
Bir kişi öldü (Kardeşiniz)


''Aynı cümle öznenin niteliğine göre çok farklı anlamlar yaratır.''


    Özne için kendi ölümü anlam içermezken diğer nesnelerin ölümü,nesneye dair bilgi miktarına ve bu bilginin niteliğine göre çeşitli düzeylerde anlam içerir.Yani,sadece insanların ölümü;yokoluşu değil insan dışı nesnelerin yok oluşuda anlamlıdır.

''Kedi öldü.'' cümlesi kedi sizin kediniz olduğu zaman ''çok üzücü bir anlam'' kazanır.Aynı şekilde ''Bardak kırıldı'' cümlesindeki bardak sizin için özel bir hatırası olan bir bardak sa kırıldığı için trafik kazasında ölen herhangi bir insanın ölümünden daha çok üzülürsünüz.

''İnsan,kedi ve bardak'' özne dışındaki tüm bu nesneler ,onlar hakkında öznenin sahip olduğu bilginin niceliği/niteliği miktarınca yokoluşları ile özne üzerinde etki yaratırlar.

''Tanıyor/Biliyor olma'' kavramı ölümün yorumlanış biçimini şekillendirir.

Bu sebeple ''Bir sivrisineği tanıyor olsaydınız,o ölünce de üzülürdünüz.''


Diğer şeylerin ölümünde özneyi etkileyen şey bildiği birşeyin kayboluşudur.

Bu bir sivrisinek,bir kahve fincanı yada çok sevdiğiniz bir insan olabilir.İçerdiği bilginin belirli bir süre içindeki kayboluşunu ölüm olarak niteleriz.Bu noktada ölümün yorumlanışı üzerindeki ''zaman etkisini''de gözönüne almak gerekir.


İlkokul arkadaşınız öldü. 1999
İlkokul arkadaşınız öldü. 2039


İki olayın yaratacağı etki düzeyi birbirinden farklıdır.


''Ölüm'' bu 3 etki dikkate alınarak yorumlandığında ortaya çıkan şey,insan yok olan nesnenin o zaman diliminde sahip olduğu bilgi birikimindeki etkisi oranında o nesnenin yokoluşu için bir ''tepki'' geliştiriyor olduğudur.

''Lüfer balığı'' sahip olunan bilgi ağında ağırlıklı olarak ''yiyecek'' etiketli data parçacıkları olarak yer alır.Balık-Özne ilişkisini belirleyen beslenme ilişkisidir.Yani balık ile ilgili veri özneye ulaştığında çakmalar beslenme ile ilgili ağlar üzerinde gerçekleşir.

Balık kelimesi ile ilişkili 5 kelime söylemisiniz denildiğinde,sorunun soruluş zamanına ve konumuna bağlı olarak ortaya çıkacak sonuçlar farklılık göstersede ''Canlı''nın ilk 5'te yer alacak bir kelime olma ihtimali pek yüksek değildir.Bu sebeple pazardan alınan şey ''Ölü bir biyolojik varlık'' değil gıda maddesidir.Bir kalıp peynir yada bir paket pirinçten farklı değildir.

Balık gibi ölümü bu kadar bariz bir nesne bile ''ölmüş''olarak nitelenmezken aynı şeyi dalından koparıldığı için çürüme sürecine giren domatesler için düşünün.Yada biraz önce satın alınan pirinç için ;Pirinç biyolojik bir varlıktır,ölmüştür çeşitli işlemlerden sonra o pakete konulmuştur.Ama bu alışverisi yapan hiç kimse ''ölü pirinç'' yorumlamasını yapmaz.


Canlılığı daha ön planda olan varlıklar içinde çakma yer aldıkları bilgi ağı içinde gerçekleşir.

''X'in kafasını kesti,derisini yüzüp parçalara ayırdı daha sonra küllenmiş ateşin üzerinde kızartıp yedi.'' cümlesinde şu iki Nesnein ne kadar farklı anlamlar yarattığını düşünün,

Kedi ve Kuzu



    Canlılık niteliği olarak çok uzakta olmayan iki nesne insan için dahil oldukları bilgi ağı bakımından büyük farklılıklar içerirler.Kedi ''eğlence'' bilgi ağına yakınken talihsiz ''kuzu'' yiyecek bilgi ağında yer alır.

Kedinin dahil olduğu eğlence bilgi ağı ilgili olarak şunuda düşünmek gerekir,insanlar neden çocuk sahibi olurlar,bu sorunun cevabı ortalama bir insan için türümün devamı ve genetik mirasımın aktarımı için olmayacağına göre ''evin neşesi'' olarak nitelenen insan bebeği bir eğlence aracı olabilir mi?Bir kedi yada bir playstation gibi...

Buraya kadar olan tepki gösterdiğimiz yada göstermediğimiz ölümlerdi,birde istenç geliştirdiğimiz ölümler vardır,şahsen ve toplum olarak içinde yer aldığımız bizzat organize ettiğimiz ölümler.


Hamamböcekleri,sivrisinekler,bitler,keneler,dağdaki teröristler.

Bunların ölümü yada öldürülmesi bizim dışa vurulmuş istencimizin bir sonucudur.Hayatında sinek/böcek ilacı kullanmayan yada kullanılmasına iştirak etmeyen çok fazla kimse yoktur.Sinek öldürmek soykırımdır buna bir son verin diyen kimseyi göremezsiniz yada ben sineklerin öldürülmesini hamamböceklerinin katledilmesini onaylamıyorum diyemezsiniz.

Canlılığa son vermek bir cinayetse bunları yapmakta cinayettir,Bilinçsiz nesneleri bir kenara bırakın.Bilinçli ve sizin türünüze mensup varlıkların öldürülmesi sizin tarafınızdan kötü olarak nitelenir.Tüm inançlarınız ve insan hakları evrensel bildiriniz ''Her insanın yaşam hakkına diğerleri ile eşit düzeyde sahip olduğunu'' ifade eder.

Bu yaşam hakkının yarattığınız kanunlar tarafından istisnai olarak çiğnenebileceğini yada daha yumuşatılmış bir tabirler diğerlerinin menfaati için bir insanın hakkında kanunlar tarafından ölüm hükmü verilebileceği gerçeğinide gözardı etmeyelim.

Yani bir kişi yapılan adil yargılama ile suçlu olarak nitelenirse onun öldürülmesinde ''vicdani'' olarak bir sakınca bulunmaz;buradaki vicdan bireylerden ziyade kamusal vicdan yada bilinçtir.Birey ise bu durumu kendine tehdit olarak algıladığı nesnenin ortadan kaldırılması olarak gördüğü için onaylar.
Yaban domuzunun öldürülmesini ekinlerine zarar verdiği/yada verebileceği için sıradan olarak gören çiftçi gibi.

Ancak insanın öldürülmesini kabul edilebilir yapan kamusal vicdandır,insan topluluğunda bunun kararı genel oyla yada genel kabulle yetkili olarak görülen organlar eliyle yapılır.Bu organ bir büyücü,bir kral,derebeyi yada bir hakim olabilir.

Hamamböceğini yada sivrisineği öldürürken sağlanan toplumsal konsensüs dağın başında ''tehdit oluşturduğu'' için öldürülen kişi içinde gerçerli midir?Sizin yaşam hakkınızı koruyan kanunlar şunu söyler bir kimse suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar masumdur.İnsansız bir hava aracı ile vurup öldürdüğünüz kişinin suçunun kanıtı  nedir?Hangi mahkemece yargılanmıştır.Burdaki bahsedilen insan sivrisinek ve hamamböcekleri ile aynı bilgi ağının parçasıdır,tehdit ve konforsuzluk,sinek sizin can güvenliğinizi tehdit etmez ama sizi rahatsız eder aynı sizden yüzlerce kilometre uzaktaki adam gibi.Sadece rahatsız ettiği için bir sivrisineği yada bir adamı öldürebilirsiniz.


Bu yüzden ölümde tüm diğer olgular gibi özneldir,ölümün mantığı bilincin ona dair yorumu ile özdeşiktir.Rahatsız olmak size öldürme hakkını verir çünkü bu genel bir kabuldür.Bu sebeple bir adam kendisini ''aldattığını düşündüğü'' eşini 18 yerinden bıçaklayarak öldürür,herhangi bir kanıt olmasa da ''adam'' aldatıldığını düşünmüş ve bu fikirden ''rahatsız'' olmuştur.Rahatsızlık karşısında ''öldürme hakkını kullanmıştır.''Bu nasıl bir hak olabilir derseniz,hak adalete uygun olan şeydir.Öldürme fiili hukuksal olarak tanımlıdır ve bunun bir karşılığı vardır adam karısını öldürür sizde ona hapis cezası verip bir yerde belirli bir süre tutarsınız.Öngörülebilir olan şeyler mantığa uygundur.

Eğer öldürme hakkı olmasaydı buna dair bir karşılık tanımlanamazdı.Bunu yemek yedikten sonra ödediğiniz ücret olarak düşünün yemeği yersiniz ve parasını ödeyip çıkarsınız.O para için belirli bir alanda belirli bir süre bulunmayı ve istenilen şeyleri yapmayı kabul etmişsinizdir.
Adam karısını öldürür ve belirli bir alanda belirli bir süre istenilen şeyleri yapmayı kabul eder yada zaten bunu yaparken etmiştir tıpkı sizin restauranta girerken ettiğiniz gibi.

Herkesin ölecek olması doğal bir olgudur,buradaki herkes kişiye göre tüm insan olarak tanımlananlarda olabilir tüm canlılarda.Herkes ölecekse zaten ölecek olan birini yada birşeyi öldürmek neden -bazı durumlarda- istenmeyen bir davranıştır.

Ölecek olan birini bugün öldürmememizin arkasında ne yatar?Konforumuz.
Diğerlerinin yaşamasına izin vermemizin sebebi onların bize sağladıkları konfordur.Konfor alanımıza ne kadar katkıda bulunuyorlarsa onların üretikleri bilgiye o kadar fazla ihtiyaç duyarız bu katkı azaldıkça yaşamalarına olan istencimiz azalır bir noktada yani bizim yaşam konforumuza hiç katkı sağlamayan varlıklar için bu istenç notr hale gelir.

Haberlerdeki Trafik kazasında ölen ''adam'' işte bu yaşaması/ölmesine dair isteğimizin nötr olduğu varlıktır.Varolması yada yokolması bizim için anlamsızdır.Bir varlığın konfor alanımıza olan etkisi negatife dönüştüğünde onun ölmesi/yokolması istencimiz ortaya çıkmaya ve artmaya başlar.İstenç arttıkça buna yönelimimizde artar.Çocuk tecavüzcüsünün ölmesini istememizin sebebi bize ait olana zarar verebilme ihtimalidir.Konfor alanı için tehdittir ölmelidir.Bu istenç o kadar geniş  sınırlar içinde gelip gider ki kırmızı ışıkta geçen yayadan bulunduğumuz ortamda sigara içen adama yada yanımızdan geçen o iğrenç parfümü sürmüş çirkin kadına kadar genişleyebilir.Bu alanın güvenliği için doğmamış olanları bile öldürürüz;doğum kontorlü ve kürtajın sebebi doğacak çocukların hayatlarından çok bizim konforumuzdur.Akıllı yaşam formu olarak kabul ettiğimiz insan,bilinçli olarak yaşadığı bir cinsel birleşme sonucu ortaya çıkan canlıyı hangi sebep ile öldürür?Bakamayacağı için mi doğacak çocuğun kendi yaşam standartlarına yönelik tehditi nedeni ile mi?Neden cinsel birleşmeden kaçınmak yerine doğum kontrolü yöntemlerini kullanıyoruz.Cinselliğin konforundan vazgeçmediğimiz için mi?


  Ölüm öznenin istenci dışında bir nesnenin niteliksel yada niceliksel olarak yokolması yada dönüşmesi bazen de bunun bizzat öznenin isteği ile gerçekleşmesidir.Özne içinde bulunduğu duruma göre bu olay karşısında tepki geliştirecektir.Bu tepki nesne hakkındaki sahip olduğu bilginin miktarına içeriğine göre farklılık gösterecektir.Ölüm bu  yorumu yapacak olan özne için bile kaçınılmazdır ancak ölme durumunda bulunmanın  anlamsızlığı ölmü özne için varsayımsal bir olgu yapar,deneyimlenebilen diğer nesnelerin ölümüdür yalnızca.











Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Usus,Fructus & Abusus

Tüm ''Ahlak''ın temeli ''MÜLKİYET''      Neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleyen kurallar bütünü/ilkeler sistemine ''Ahlak'' adı verilir,Ahlak adı verilen ilkeler sistemi bir kültür yada bir grup tarafından genelleştirilir ve kanunlaştırılır.Ve bu kanunlar aracılığı ile grup üyelerinin davranışları düzenlenmeye çalışılır. Bugün ''Genel Ahlak'' yada ''Toplumsal Ahlak'' adını verdiğimiz sistemlerin tamamı tek bir şey üstüne kuruludur.Mülkiyet hakkı. Mülkiyet,taşınır veya taşınmaz bir eşya üzerinde eşya sahibine kullanma,yararlanma ve tasarruf etme yetkisi veren ve hukuk düzeni sınırları içerisinde kullanılabilen mutlak ve ayni bir haktır,mutlak nitelikte olması nedeni ile herkese karşı ileri sürülebilir.Ve toplumsal ahlak kurallarının çıkış noktasını oluşturur. Topluma göre başkasına ait olan birşeyden izinsiz faydalanmak ''kötü''dür.Başkasına ait olan toplum taraf

DON KİŞOT

Üç kelime ile başlıyoruz:Rutin,heyecan,macera   Rutin,alışılagelen,sıradanlaşan detaylı bir ifade ile belirli sürelerde aynı yada çok benzer biçimde tekrar eden şeyler için kullanılır.Rutin bir ''güven'' ifadesi olmasının yanı sıra,gerçekleşen şeyin beklentiye uygun olarak meydana geldiğini ve meydana geleceğini ifade etme biçimidir. Rutin,''sürekli aynı biçimde tekrar etmesi'' nedeni ile insan üzerinde psikolojik yada fiziksel anlamda bir değişikliğe sebep olmamaktadır.Hayatı boyunca çok fazla uçak görmemiş bir  insan ile havaalanında çalışan kişinin içinde bulunduğu durum gibi,yada kulağına daha önce hiç küpe takmamış biri ile kulağına hergün küpe takan kişinin  durumlarında olduğu gibi. (kulağına ilk kez küpe takan birinde hem fiziksel olarak kulağının delinmesi gerekecek hemde psikolojik olarak daha önce yaşamadığı bir oluş içine girecektir.) Rutin,verdiği bu güven duygusunun yanında,belirli bir sürenin ardından mevcut duruma adaptasyondan

TOPLUMSAL BİLİNÇ PARÇACIĞI

''Bilinciniz sadece size ait değildir'' Özgür irade ilizyonunun conseptlere aktarımı,    Bizler,yani ben olarak tanımladığımız yapıların ''görece bağımsız'' bir biçimde otonom kararlar aldığı fikrine sahibizdir.Düşüncelerimizde özgür olduğumuzu kabul ederiz.Bunu yapabilmemizin en önemli sebebi bilincimizin çok parçalı bir yapıdan oluşmasıdır.Hatta bu çok parçalı yapı zamansal düzlemde çok katmanlı bir hale gelmektedir. Homo sapiens sapiens ''düşündüğünün üstüne düşünebilen insan'',kendi özünden yarattığı şeye çıkıp bakabilme hali.Zihin dev bir kütüphane olarak tasvir edildiğinde  bilinç bu kütüphanede dolaşan bir ziyaretçi olarak düşünülmelidir.Bu sebeple bilinç kütüphaneye her seferinde ''benzer'' ama bir öncekinden farklı bir ziyaretçi olarak girmektedir.Bu durumda bilinç zamansal ve olgusal olarak farklılık göstermekte midir?Bunun ötesinde bu ziyaretçi ziyaretin ardından yok olup gitmekte ve yerini diğer zi