Ana içeriğe atla

JUNO & DİLEK AĞACI

''Dilek ağacına bağlanan bez parçaları,dallara takılan nazar boncukları,dolanan parlak teller yada anlamsız çerçöp gibi yaşadığımız her tecrübe...''


''Juno'' Roma mitolojisindeki baş tanrı jupiterin kız kardeşi ve eşidir.Yunan mitolojisindeki Hera'ya karşılık gelir.Yaratıcı gücü,gençliği ve hayatı sembolize eder.Bugün juno kardeşi ve aynı zamanda eşi olan  Jupiter(Tanrıların kralı)'e kavuştu.2011'de başlayan yolculuk yaklaşık 3 milyar km'lik mesafenin ardından yapay uydunun(Bkz.Juno Görevi) gezegenin yörüngesine giriş yapmasının ardından farklı bir aşamaya taşındı,mitolojide Tanrıların Kralının gerçek yüzünü gören işbirlikçisi ve kötülüklerini icraa etmek için  maşası konumunda olan juno bu kez varoluşa ışık tutması için sırları insanlığa aktaracak.


Binlerce yıllık bilgi birikimimiz ile oluşturduğumuz bir Robot'u yaşadığımız gezegenden 3 milyar km uzağa gönderdik yada en azından bir kısmımız bunu başarabildi.Robotun her bir parçası ,onu taşıyacak cihazlar ve bu yolculuktaki tüm hesaplamalar geçmişteki tecrübelerimizin bir ürünü juno görevi 5 yılllık bir süreci oluştursada onun jupitere ulaşmasını sağlayan bilgiyi ilk canlının ortaya çıkışından bu yana oluşturmaya başladığımız ve nesilden nesile aktardığımız bilgiden oluşuyor.Bu sayede çevremizi algılayabiliyor,anlamlandırıyor ve şekillendirebiliyoruz.Deneyimlerimiz anlamamızı sağlıyor aynı zamanda bunu sonrakilere anlatmamızı.Dev bir dilek ağacı gibi her üye sahip olduğu şeyleri bağlıyor dallara kimi rengarenk bezler kimi muhteşem nazar boncukları parlak teller asıyor,kimi işe yaramaz çerçöple süslüyor insanlığa ait bu ağacı.

Tekerleği keşfedende bir şeyler takıyor;inançları uğruna kurbanlar sunanlarda,matematik,geometri ve astronomi ile hesaplamalar yapanlarında katkıları var bu ağaca kendilerinin tanrının elçileri olduğunu idaa edenlerinde devasa ağaç hergün daha renkli bir hale geliyor.Ve her dal kendi yolunu seçiyor kimi evrenin başka bir ucuna uzanırken kimi kendine vaad edilen cennet için yerlere kapanıyor.

İnsanda tıpkı üyesi olduğu insanlık/canlılık gibi her tecrübesi ile dallarına yeni şeyler asıyor.Ve tecrübe edilecek herşey insanın kendi seçimleri ile ortaya çıkıyor.Araştırıp sorular sorup epifanilerde yaşayabiliyor,diğerlerine benzeyip kendini sonsuz tekrarların içinede hapsedebiliyor.Her yaz yaptığın gibi bilindik bir deniz kıyısında yüze bileceği gibi o denizin başka bir kıyısındaki farklı bir medeniyeti ziyarette edebiliyor,her hareketi yeni şeyler asıyor dallara.Ve tüm seçimler hayat ağacını süslediği tüm bu çerçöp dünyaya bakışını oluşturuyor,gören onun gözleri olsada dallarına astıklarıyla anlıyor.Yeni süsleri anladıklarına göre seçiyor.Çetin Altan'ını dediği gibi "Merak güdüsü gelişmemiş bir kişiye bilmediği konuların hepsi önemsiz görünür. Timsahların yaşamı da, Paganini'nin keman konçertosu da...".Ağacının dallarına önceden ne astıysa onlarla süslemek istiyor,onları merak ediyor kompozisyonu bozamıyor,bozmak istemiyor.Bu yüzden ağaçları renksiz,soluk,cazibeden yoksun ve kendi gibi olanların ağaçlarından  farksız.

Ama kimi ağaçlar,sahiplerinin özenle süslediği rengarenk ağaçlar,her bir dalı insanı başka alemlere götüren ağaçlar.Hayatın yaşanılabilir olduğuna dair dikilen abideler gibi yükseliyorlar,sizi kendilerine hayran bırakıyorlar.Juno'yu jupitere gönderenlerin,dünyanın düz olduğu düşünülürken okyanuslara yelken açanların,nereden geldiğimizi düşünenlerin  merak edenlerin,soru soranların,keşfedenlerin ağaçları.Aynıların arasında farklı olanların ağaçları .Gölgesinde yaşanılacak,gölgesinde ölünecek ağaçlar...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Usus,Fructus & Abusus

Tüm ''Ahlak''ın temeli ''MÜLKİYET''      Neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleyen kurallar bütünü/ilkeler sistemine ''Ahlak'' adı verilir,Ahlak adı verilen ilkeler sistemi bir kültür yada bir grup tarafından genelleştirilir ve kanunlaştırılır.Ve bu kanunlar aracılığı ile grup üyelerinin davranışları düzenlenmeye çalışılır. Bugün ''Genel Ahlak'' yada ''Toplumsal Ahlak'' adını verdiğimiz sistemlerin tamamı tek bir şey üstüne kuruludur.Mülkiyet hakkı. Mülkiyet,taşınır veya taşınmaz bir eşya üzerinde eşya sahibine kullanma,yararlanma ve tasarruf etme yetkisi veren ve hukuk düzeni sınırları içerisinde kullanılabilen mutlak ve ayni bir haktır,mutlak nitelikte olması nedeni ile herkese karşı ileri sürülebilir.Ve toplumsal ahlak kurallarının çıkış noktasını oluşturur. Topluma göre başkasına ait olan birşeyden izinsiz faydalanmak ''kötü''dür.Başkasına ait olan toplum taraf

DON KİŞOT

Üç kelime ile başlıyoruz:Rutin,heyecan,macera   Rutin,alışılagelen,sıradanlaşan detaylı bir ifade ile belirli sürelerde aynı yada çok benzer biçimde tekrar eden şeyler için kullanılır.Rutin bir ''güven'' ifadesi olmasının yanı sıra,gerçekleşen şeyin beklentiye uygun olarak meydana geldiğini ve meydana geleceğini ifade etme biçimidir. Rutin,''sürekli aynı biçimde tekrar etmesi'' nedeni ile insan üzerinde psikolojik yada fiziksel anlamda bir değişikliğe sebep olmamaktadır.Hayatı boyunca çok fazla uçak görmemiş bir  insan ile havaalanında çalışan kişinin içinde bulunduğu durum gibi,yada kulağına daha önce hiç küpe takmamış biri ile kulağına hergün küpe takan kişinin  durumlarında olduğu gibi. (kulağına ilk kez küpe takan birinde hem fiziksel olarak kulağının delinmesi gerekecek hemde psikolojik olarak daha önce yaşamadığı bir oluş içine girecektir.) Rutin,verdiği bu güven duygusunun yanında,belirli bir sürenin ardından mevcut duruma adaptasyondan

TOPLUMSAL BİLİNÇ PARÇACIĞI

''Bilinciniz sadece size ait değildir'' Özgür irade ilizyonunun conseptlere aktarımı,    Bizler,yani ben olarak tanımladığımız yapıların ''görece bağımsız'' bir biçimde otonom kararlar aldığı fikrine sahibizdir.Düşüncelerimizde özgür olduğumuzu kabul ederiz.Bunu yapabilmemizin en önemli sebebi bilincimizin çok parçalı bir yapıdan oluşmasıdır.Hatta bu çok parçalı yapı zamansal düzlemde çok katmanlı bir hale gelmektedir. Homo sapiens sapiens ''düşündüğünün üstüne düşünebilen insan'',kendi özünden yarattığı şeye çıkıp bakabilme hali.Zihin dev bir kütüphane olarak tasvir edildiğinde  bilinç bu kütüphanede dolaşan bir ziyaretçi olarak düşünülmelidir.Bu sebeple bilinç kütüphaneye her seferinde ''benzer'' ama bir öncekinden farklı bir ziyaretçi olarak girmektedir.Bu durumda bilinç zamansal ve olgusal olarak farklılık göstermekte midir?Bunun ötesinde bu ziyaretçi ziyaretin ardından yok olup gitmekte ve yerini diğer zi