Ana içeriğe atla

SİNGULARİTY POİNT (TEKİLLİK NOKTASI)

SİNGULARİTY POİNT (TEKİLLİK NOKTASI)




‘’Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu yaratmaktır.‘’ Peter F. Drucker

Singularity;Bing bang teorisine göre her şeyin başlangıcı olan nokta,sonsuz kütle sıfır hacim durumu.İnsan oğlu gelişen teknolojisi ile yeni bir başlangıca doğru hızla yol almakta.
"İnsanlık olarak  önümüzde iki seçenek var. Dünyaya geldiğimiz beden ve teknoloji sayesinde ulaşabileceğimiz kusursuz! beden. İnsan iskeletindeki kemiklerin malzemesi iyi değil. Çelik çok daha iyi. Çok etkin işleyen mekanik hücreler yakın gelecekte doğal hücrelerin yerini alacak. Bedene yerleştirilen yapay kol, bacak gibi organlar doğan uzuvlardan daha güçlü ve dayanıklı’’ Ray Kurzweil(gelecek bilimci)
Teknolojik ilerleme, artan bir hızla yol alıyor. Bunu kısıtlayan, insanın kendisi. Yüzyıllardır çok değişmemiş olan, insan beyninin zeka seviyesi. Oysa bilişimin ve diğer teknolojilerin artan güçlerinin kullanımı ile, sonunda insandan daha zeki olan bir makine yapmak mümkün olabilir. İnsanlar tarafından yapılan ve insandan daha fazla problem çözücü ve buluş yeteneklerine sahip bir makine, teorik olarak kendinden daha yetenekli bir makine tasarlayabilir. Bu daha yetenekli makine üretildiğinde, kendinden daha da zeki ve yetenekli yeni bir makine tasarlayabilir. Bu döngüler hızlanarak sürekli tekrarlanan, bir tür kendi kendini geliştirme sarmalı ortaya koyabilir.

Amerika’lı matematikçi Vernor Vinge, 1982 yılında konuya daha karamsar yaklaştı. Yapay zekanın artarak gelişmesi sonunda insan zekasından daha üstün bir zekanın yaratılmasına “Singularity – Tekillik(?)” adını koyduBeklentisi şuydu: “Otuz yıl içinde, insan üstü zekayı yaratacak teknolojilere sahip olacağız. Bu gerçekleştikten sonra da, insanın çağı sona ermiş olacak.”
‘Singularity’ fikrini benimseyenlerin karşısında, bunun hiçbir zaman olamayacağını savunan felsefeci Daniel Dennett, sanal gerçeklik öncüsü bilim adamı Jaron Lanier, genetik algoritmaları bulan John Holland gibi isimler de var. Bugün teknolojik ‘singularity’ kavramının liderliğini sırtlayan isim ise buluşçu, fütürist, bilim adamı Ray Kurzweil. Kurzweil ve arkadaşları 2009 yılında, endüstrinin önde gelen kuruluşlarının da katılımı ile NASA bünyesinde ‘Singularity Üniversitesi’ni kurdu. Amaç: üstel (exponential) bir hızla gelişen teknolojileri, insanlığın yüce çıkarlarını koruyacak ve hedeflerini gerçekleştirecek şekilde bilen ve yöneten çekirdek liderleri bir araya getirmek, yetiştirmek ve teşvik etmek
Literatürde Moore yasası olarak bilinen ve üstel büyümeyi ifade için kullanılan kavram, Intel’in kurucularından Gordon E. Moore’un 58-65 yılları arasında yaptığı gözleme sonucu “İşlemcilerin hızları her 18 ayda İkiye katlanır” tespitine dayanır. Bunun sebebi de teknolojinin bir çipe sığan transistör sayısını her 18 ayda ikiye katlamasıdır. Intel başta olmak üzere, çip üreticilerinin üretim ve tasarım olarak kendilerine hedef koydukları yasa, günümüze kadar geçerliliğini koruyarak gelmiştir. Kurzweil, “The Law of Accelerating Returns” (Hızlandırmanın Geriye Dönüş Kanunu) teorisiyle bunun doğal olduğunu, her yeni teknoloji ile artan, bilgiyi işleme kapasitesi ve hızı, yeni teknolojileri doğurmakta ve ivmeli hareket devam etmektedir. Hatta bu yasanın, dünya üzerinde var olduğuna inandığı evrim süreci ile atomlardan bakteriye, DNA’dan insan beynine uzanan süreçte artarak gelen bilgi işleme kapasitesi ve hızın sebebi olarak görmektedir. Evrimsel sürecin inşa ettiği günümüzdeki son organik teknoloji olarak gördüğü insan beyninin, bunu bir üst safhaya, yani yapay zekaya evrilmesini, Big Bang’den şimdiye devam eden sürecin parçası olarak nitelendirmektedir. Aydın insanlara düşen vazife ise bu evrimsel süreci devam ettirmek ve “Singularity” ile nihayet bulacak sona insanlığı taşımaktır. Bu sondan bir basamak öncesinde ulaşılması gereken seviye, insan ve makine entegrasyonundan meydana gelecek transhuman dedikleri, yeni tür yada yeni mekanik-robot insandır. Bütün bunları gerçekleştirebilmek içinse bilgi işleme hız ve kapasitesinin yeni teknolojilerle aynı hızda devam etmesi ve bu ürünlerin robot ve yapay zeka alanında istihdam edilmesi gerekmektedir. Hesaplama donanımları uzun zamandır, Kurzweil’in yasasına uygun olarak birim zamanda güçlerini katlıyor. Abaküsten mekanik hesaplayıcılara, röle temelli donanımlardan vakum tüplerine, transistörlerden entegre temelli bilgisayar teknolojilerine bu akım devam ediyor. Limitlerini dolduran bir teknoloji yerini başka bir teknolojiye bırakıyor ama hesaplama gücüne dayalı hız ivmeli bir şekilde artıyor. Ve her yeni teknolojiyi, transhumanistler, kurmayı istedikleri mekanik tabanlı yapay dünya düzeni için gerekli şekilde yönlendiriyorlar. Transistör boyutları küçüldükçe küçüldü, nanometre seviyelerinde ve artık bir çipin içine sığabilecek maksimum seviye geldi. Hatta şimdiden, artan transistörlerin getirdiği ısınma ve kontrol sorunları konunun uzmanlarına “acaba Moore Yasası’nın sonu mu geliyor?” dedirtiyor. Bu sorunun cevabını zaman gösterecek ama şurası kesin ki mevcut teknolojinin fiziksel imkânları sınıra dayanmış durumda. Bu yüzden yeni bir teknoloji ile devam edilmesi gerekiyor. Bunun için ise şu an en ideal aday kuantum fiziğine dayalı bilgisayarlar. İlk kez 1980 yılında Yuri Mann ve Richard Feynman tarafından kavramsal olarak ortaya atılan kuantum bilgisayarlar, atom altı parçacıların kuantum fiziği ile çalışıyorlar ve günümüzün klasik fizikle çalışan süper bilgisayarlarından kat be kat hızlı olma potansiyeli mevcut. Henüz pratik olarak emekleme aşamasında olsa da, normalde yıllarca sürecek üst düzey ve son derece karmaşık hesaplamaları, dakikalar gibi çok hızlı bir şekilde yapabilecekler. Bu yüzden kuantum bilgisayarlarının yapılması, Kurzweil’in sürekli üzerinde durduğu Moore Yasası’nın devamı ve gelecek projelerinin gerçekleşebilmesi için çok ama çok önemli. İlk başarılı örneklerini IBM firması ve Yale üniversitesinin çalışmaları veren kuantum bilgisayarlara giden yolda şu an dünyanın pek çok üniversite ve ar-ge enstitüsünde çalışmalarına devam ediyor. Çalışma performansı ve ne kadar kuantum olduğu tartışılsada, D-wave adlı ticari firma, ilki 2007 de olmak üzere, ticari arenada şuana kadar 3 adet kuantum bilgisayar sattı. Sonuncusunu geçen sene sattığı, bedeli 10 milyon USD olan bilgisayarın müşterisi ise Google firmasıydı. 2012’de Kurzweil’in mühendislik direktörü olarak işe başladığı Google firmasının, 2013’de NASA ile birlikte çalıştığı kuantum yapay zeka laboratuarları için bir kuantum bilgisayar alması, yine 2013′de en büyük robot üreticilerinden “Boston Dynamics” firmasını alması ve son olarak 2014’ün başında “DeepMind Technologies” adlı yapay zeka üzerine çalışan firmayı satın alması gösteriyor ki Kurzweil geleceği sadece tahmin etmiyor

Yapay zeka ve ona bağlı gelişen teknolojiler İnsanın istemediği ve tehlikeli işleri yapacak. Üretimi, araştırmayı arttıracak ve sonuç olarak ekonomi çok büyüyecek.

İnsanlığın ilk dönemlerinde ekonominin her 250,000 yılda bir, bir kat arttığı varsayılıyor. Tarım devrimi ile ekonominin bir kat artış periyodu 900 yıla inmiş. Endüstri devrimi, bir kat artış süresini 60 kat hızlandırarak 15 yıl yapmış. İnsan üstü zekanın yaratılmasından sonra, Robin Hanson’un tahmini, dünya ekonomisinin her 3 ayda bir katlanacağı şeklinde.

Tüm insanların bundan memnun olacağını düşünmek saflık olur. En az insan kadar beden ve akıl yeteneğine sahip makinelerin, insanların işlerini ellerinden almaya başlaması doğal ve ucuz olacaktır.
İleride yapay zeka ile donatılmış makinelerden en çok yararlanacak olanlar, zengin ve güçlü bireyler ve toplumlar olacak. Bu durum da zengin – fakir arasındaki uçurumları daha da derinleştirecek.
Akıllı makinelerin en çok yaygınlık göstereceği alanlardan birisi işçi robotlar ise öbürü, asker ve polis robotlar, yani güvenlik işleri. Bir süre sonra sahada görev yapan güvenlikçilerin veya savaş alanındaki askerlerin büyük çoğunluğunun akıllı makinelerden oluşacağı düşünülüyor. Bugün deneysel ve teorik çalışmaların devam ettiğini biliyoruz. Türkiye de bu gidişatı yakından izliyor.
Önemli olan günün birinde, bu bilgisayarların ve robotların otonom, kendine yeterli ve kendi kararını verip uygulama becerisine sahip olmasının sonuçları. Günümüzde hedef seçmede otonom olan silah sistemleri, enerji azalınca en yakın şarj birimini bulup kendini şarj eden endüstri robotları kullanımda. Virüs yazılımlarının neleri becerebildiklerini hayret ve korku ile izliyoruz.

‘Singularity’ ye inananların en korktukları konu ise, yapay zeka bindirilmiş nano teknoloji.
Tüm bu riskler ve olası tehlikeler, önlem çalışmalarını hızlandırıyor. Ünlü yazar William Gibson ‘Neuromancer’ adlı kitabında: “Kendi programlarını geliştirebilen robotların, belirlenecek zeka seviyelerini geçmemesini sağlamak için ‘Turing Polisi’ nin görev yapması” önerisi ilginçtir.
2000 yılında kurulan Singularity Enstitüsü, ‘dost ve güvenli yapay zeka’ geliştirilmesi için en önemli girişim. Her yıl düzenledikleri Singularity Zirvesi, çok sayıda farklı meslekten insanın bir araya geldiği ve konuyu her yönü ile tartıştığı ortam.
***
Eğer Ray Kurzweil’ın öngörüsü doğru ise, bundan 30-35 yıl sonra teknolojik ‘singularity’ günü gelip çatabilir. Sizlerin büyük kısmı ve hepimizin çocukları o günleri görebilecek. Zaman iyi kullanılır ve tüm ülkeler işin bir ucundan tutarsa, olası riskler azalır ve yararlar çoğalır, daha eşit dağılır



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Usus,Fructus & Abusus

Tüm ''Ahlak''ın temeli ''MÜLKİYET''      Neyin doğru neyin yanlış olduğunu belirleyen kurallar bütünü/ilkeler sistemine ''Ahlak'' adı verilir,Ahlak adı verilen ilkeler sistemi bir kültür yada bir grup tarafından genelleştirilir ve kanunlaştırılır.Ve bu kanunlar aracılığı ile grup üyelerinin davranışları düzenlenmeye çalışılır. Bugün ''Genel Ahlak'' yada ''Toplumsal Ahlak'' adını verdiğimiz sistemlerin tamamı tek bir şey üstüne kuruludur.Mülkiyet hakkı. Mülkiyet,taşınır veya taşınmaz bir eşya üzerinde eşya sahibine kullanma,yararlanma ve tasarruf etme yetkisi veren ve hukuk düzeni sınırları içerisinde kullanılabilen mutlak ve ayni bir haktır,mutlak nitelikte olması nedeni ile herkese karşı ileri sürülebilir.Ve toplumsal ahlak kurallarının çıkış noktasını oluşturur. Topluma göre başkasına ait olan birşeyden izinsiz faydalanmak ''kötü''dür.Başkasına ait olan toplum taraf

DON KİŞOT

Üç kelime ile başlıyoruz:Rutin,heyecan,macera   Rutin,alışılagelen,sıradanlaşan detaylı bir ifade ile belirli sürelerde aynı yada çok benzer biçimde tekrar eden şeyler için kullanılır.Rutin bir ''güven'' ifadesi olmasının yanı sıra,gerçekleşen şeyin beklentiye uygun olarak meydana geldiğini ve meydana geleceğini ifade etme biçimidir. Rutin,''sürekli aynı biçimde tekrar etmesi'' nedeni ile insan üzerinde psikolojik yada fiziksel anlamda bir değişikliğe sebep olmamaktadır.Hayatı boyunca çok fazla uçak görmemiş bir  insan ile havaalanında çalışan kişinin içinde bulunduğu durum gibi,yada kulağına daha önce hiç küpe takmamış biri ile kulağına hergün küpe takan kişinin  durumlarında olduğu gibi. (kulağına ilk kez küpe takan birinde hem fiziksel olarak kulağının delinmesi gerekecek hemde psikolojik olarak daha önce yaşamadığı bir oluş içine girecektir.) Rutin,verdiği bu güven duygusunun yanında,belirli bir sürenin ardından mevcut duruma adaptasyondan

TOPLUMSAL BİLİNÇ PARÇACIĞI

''Bilinciniz sadece size ait değildir'' Özgür irade ilizyonunun conseptlere aktarımı,    Bizler,yani ben olarak tanımladığımız yapıların ''görece bağımsız'' bir biçimde otonom kararlar aldığı fikrine sahibizdir.Düşüncelerimizde özgür olduğumuzu kabul ederiz.Bunu yapabilmemizin en önemli sebebi bilincimizin çok parçalı bir yapıdan oluşmasıdır.Hatta bu çok parçalı yapı zamansal düzlemde çok katmanlı bir hale gelmektedir. Homo sapiens sapiens ''düşündüğünün üstüne düşünebilen insan'',kendi özünden yarattığı şeye çıkıp bakabilme hali.Zihin dev bir kütüphane olarak tasvir edildiğinde  bilinç bu kütüphanede dolaşan bir ziyaretçi olarak düşünülmelidir.Bu sebeple bilinç kütüphaneye her seferinde ''benzer'' ama bir öncekinden farklı bir ziyaretçi olarak girmektedir.Bu durumda bilinç zamansal ve olgusal olarak farklılık göstermekte midir?Bunun ötesinde bu ziyaretçi ziyaretin ardından yok olup gitmekte ve yerini diğer zi