Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

COLLAGE

''Fotoğraf çekme isteği belki de şu saptamadan kaynaklanır;bütünsel bir perspektif içinde anlam açısından bakılan dünya oldukça hayal kırıcıdır,ayrıntıda ve aniden yakalandığında ise her zaman kusursuz bir apaçıklık içindedir.'' Jean Baudrillard    İnsanın dış dünyayı anlamlandırma yeteneğindeki temel prensip, bütünsel gerçekliği parçalara ayırmaktır.İnsanın duyuları çok yüksek miktardaki anlamsız veriyi bilişsel sisteme taşır,bilişsel sistem başa çıkamayacağı miktardaki bu veriyi öncelikle filitreler ;bu filitreleme işlemi mevcut veri içinde anlam oluşturma potansiyeli taşıyan örüntüler arama yolu ile gerçekleşir. Örüntü;bir yapıyı yada bir bütünü oluşturan parçalar olarak düşünülebileceği gibi anlam oluşturma olasılığı taşıyan birden çok parça olarakta düşünülebilir. Örüntüye yönelme bilişsel sistemin daha önceki deneyimleri ile oluşturduğu ve anlama ulaşmada kullandığı neredeyse öğrenilmiş refleksel bir hareket biçimidir.Bilinç sürekli olarak daha önc

SEÇİM

Seçim,başlıbaşına bir ilizyondur,aslolan ''neden''dir. Varolduğumuz evrende birbiriyle etkileşim halinde bulunan ve bu etkileşim sonucu ''bilgi'' ortaya çıkaran çok sayıda parçacık bulunur.Bilinç bu bilginin küçük bir bölümünü belirli zaman aralıkları içinde yorumlayarak ''anlamı'' oluşturur. Anlam,bu bakımdan bütünden ayrı olarak izdüşümlerine ulaşılan parçacıkların ''öznel deformasyona maruz bırakılarak yorumlanması''dır. İki bilincin aynı anda gözlemlediği ''kuş'' consept bakımdan bir örtüşme sağlasa da ;iki bilinç arasında, oluşan bu ''prototip'' yani kuş bilgisinin izdüşümüne yüklenen anlam bakımından farklılık oluşacaktır.Bunun sebebi bilginin oluşma zamanı,akış yolu ve deformasyon durumundan ziyade oluşan izdüşümünün yarattığı çakmanın öznel geçmişe bağlı olarak farklı desenler ortaya çıkarmasıdır. Ortaya çıkan ve anlamı oluşturan bu desenler bilincin kontrolünde değild

VARIM

'' Düşünüyorum öyle ise varım '' Rene DESCARTES '' Varım,çünkü biz varız,biz varız öyle ise ben varım '' Jhon MBİTİ Varoluşunuzu kişisel bir kanaatin ötesine taşıyan şey nedir? ''Ben'' olarak nitelenen şey ile ''Biz'' olarak nitelenen şey aynı mi? Yukarıda bulunan iki görüşün sahipleri Decartes'te ve Mbitimi tamami ile haklıydı varoluş tam olarak iki taraflıdır.İçe doğru ve dışa doğru... ''Ben'' olarak nitelediğiniz varlık herşeyin merkezinde bulunur,onu yaratan şey diğer varlıklardan bağımsız olmasa da onun yorumu tamami ile eşsizdir ama bu esşiz yorum asla vazgeçilmez değildir.Örneksizlik yada eşsizlik parmak izi gibi düşünülebilir.Hepsi birbirine benzese de tıptıp aynısını bulmak imkansızdır.İşte insanın içe doğru varoluşuda parmak izi gibi bir örneksizdir.     Dışa doğru varoluş ise içe doğru varoluştan bira daha karmaşıktır.''Biz'' dediğimiz şeyin bir parçası olmak

HOLOGRAFİK CANLI

Canlılık,maddenin atomik seviyedeki programlanmasıdır.    Bu program hücresel (canlının en küçük yapı taşı) düzeyli olup,günümüz makine öğrenmesinde yapmaya çalıştığımız gibi belirli durumlar için doğru tepkileri geliştirebilme yeteneğine sahiptir. Tüm canlılar maddesel bir yapıya ve belirli bir kütleye sahip ''gerçek''? nesnelerdir. Bu gerçek nesneler belirli seviyelerde çevreleri ile etkileşim içinde bulunurlar,örneğin bitkiler kök salarak toprağın derinliklerine doğru ilerler,gündüzleri güneş ışığını kullanarak fotosentez yoluyla enerji depolarlar geceleri ise karbonmonoksit salınımı yaparlar.Tüm canlılar canlılıkları devam ettiği süre boyunca dönemsel olarak değişen ancak her zaman varlığını koruyan belirli bir kütleyi muhafaza ederler.Öğlen yemeğinizi yediğiniz zaman yediğiniz yemeği oluşturan maddeleri kendi sisteminize dahil etmiş olursunuz.Yani kütle kazanırsınız tüm canlılar ''canlılık programlarının temelini oluşturan'' sindirim ve

DATA

' 'Herşey bir tekillikte gerçekleşir'' Özne,algıladığı dünya ile birlikte bir tekilliğin içindedir . Tekillik sıfır hacim,sonsuz yoğunluk olarak tanımlanabileceği gibi tüm olasılıkların toplamı olarakta düşünülebilir.Tıpkı bilincimizinde içinde bulunduğu bu varoluş hali gibi.Bizim var olarak kabul ettiğimiz herşey aslında ''varoluş'' olarak kabul ettiğimiz bu tekillikten başka birşey değildir. Bilgi ile tekilliği bir arada düşündüğümüzde bilgininde bu tekilliğin içinde ortaya çıktığını bu tekilliğin dışındaki dış dünyanın bilinç için imkansız olduğu görülür.Bu nedenle data/veri gerçekleşen ve gerçekleşme potansiyeli taşıyan herşeyin bu tekillik dairesinin içinde bulunduğu gerçeği düşünülerek değerlendirilmeli ve anlamlandırılmalıdır. Karşınızda yemyeşil bir ağaç olduğunu düşünün,binlerce yaprak yüzlerce dal kalın bir gövde.Bu ağaç sizce kaç parçadan oluşur.Maddenin atomlardan oluştuğunu biliyoruz.Ağacında bu atomların trilyonlarcasının bi

BİLGİ

Töz;mutlak gerçeklik yada daha doğru bir tanımla ''mutlak gerçeklik ideali''     Bilgi,özne(ben) ile suje(benim dışımdaki herşey) arasındaki etkileşim olarak tanımlanır.Bu etkileşime bilgi aktı adı verilir.(Etkileşim enerjinin akışı sonucu maddede gerçekleşen değişimler olarak ortaya çıkar)Öznenin algı sınırı içinde gerçekleşen şeyler varoluşu meydana getirir,öznenin algı sınırı dışında bir ''gerçeklikten'' bahsedilemez. Anlamın Sınırı İşte Wittgenstein'in bahsettiği üzerine konuşulmaması gereken şeyler bu algı sınırının ötesinde bulunur.Ancak bu algı sınırı insanın sahip olduğu fiziksel sınırlar yanında bilişsel özellikleri ile de belirlenir.Matematik tam burada bu algı sınırını fiziksel sınırlandırmaların ötesine taşır.Akademianın kapısında ''geometri bilmeyen giremez'' belki tam da bu sebepten dolayı yazılmıştır.Bugün dünyanın yuvarlak olduğunu hepimiz, yani büyük bir bölümümüz biliyoruz.Ben öznesi ile dünya sujesi a

MATRYOSHKA

''Dev bir kütüphanede çalıştığınız hayal edin,göreviniz gelen kitapları konrol ederek kütüphanede en uygun yerlere yerleştirmek ve bir kitap lazım olduğunda onu bulup getirmek.'' Bilincimiz tıpkı bu kütüphaneci gibidir.Bilgi bize ulaştığında onu olması gereken yere koymak için sınıflandırırız.Kütüphaneci yeni gelen kitabı/bilgiyi alarak kütüphanesine girer eğer bilgi mevcut yapıya uygunsa her hangi bir değişiklik yapmadan en uygun rafa yerleştirir.Kütüphaneden çıktığı an kütüphane artık eski girdiği kütüphane değildir.Ayrıca kendiside eski kütüphaneci değildir.Yeni bir kitap ile kütüphane eskisinden farklı hale gelmiştir.Kütüphanecide yeni kitabın bilgisi ile hem eski kütüphanecinin bilgisine sahip hemde ondan bir fazla sayıda kitabın yerini bilen yeni bir kütüphaneci haline gelmiştir. Yeni gelen kitap eskilere uyumlu değilse rafları yeniden düzenlemek gerekir,ancak bu kimi zaman ilk gelen kitap ile olmaz çünkü rafları düzenlemek oldukça meşakatli bir iştir

TOPLUMSAL BİLİNÇ PARÇACIĞI

''Bilinciniz sadece size ait değildir'' Özgür irade ilizyonunun conseptlere aktarımı,    Bizler,yani ben olarak tanımladığımız yapıların ''görece bağımsız'' bir biçimde otonom kararlar aldığı fikrine sahibizdir.Düşüncelerimizde özgür olduğumuzu kabul ederiz.Bunu yapabilmemizin en önemli sebebi bilincimizin çok parçalı bir yapıdan oluşmasıdır.Hatta bu çok parçalı yapı zamansal düzlemde çok katmanlı bir hale gelmektedir. Homo sapiens sapiens ''düşündüğünün üstüne düşünebilen insan'',kendi özünden yarattığı şeye çıkıp bakabilme hali.Zihin dev bir kütüphane olarak tasvir edildiğinde  bilinç bu kütüphanede dolaşan bir ziyaretçi olarak düşünülmelidir.Bu sebeple bilinç kütüphaneye her seferinde ''benzer'' ama bir öncekinden farklı bir ziyaretçi olarak girmektedir.Bu durumda bilinç zamansal ve olgusal olarak farklılık göstermekte midir?Bunun ötesinde bu ziyaretçi ziyaretin ardından yok olup gitmekte ve yerini diğer zi

ELECTION ASSISTANT

Seçenekleri seçmemiz gereken zamanlardayız.   Daha  çok sosyal medya için kullanıyor olsakta ''timeline'' kavramı hayatımızın her alanında. İnsan ''özgür irade ?'' sahibi olarak kendi karalarını otonom olarak alabilen yani seçim yapabilen bir varlık olarak kabul edilmektedir.Felsefi yada temel biyolojik/psikolojik tartışmalara hiç girmeden ''seçim'' üzerinden devam edeceğim. Seçim,çoklu olasılık/opsiyonlar içinden yapılan eleme işlemidir.Birden fazla seçenek arasından bir tanesinin belirli/belirsiz bir strateji doğrultusunda tercih edilmesidir. İnsanlar günlük hayatlarında önemli yada önemsiz pek çok seçim yaparlar ve yaşadıkları süre içinde bu bir süreklilik arz eder,ne iş yapacağınızdan ne giyeceğinize,işe hangi yoldan gidip akşam ne yiyeceğinize kadar hepsi bir karar verme süreci gerektiren pekçok seçim yaparız.Kimi zaman seçenekler arasında seçeneklerin çokluğu/yada azlığı sebebi ile bocalasakta yapmamız gereken

DÖNGÜLERE HAPSEDİLMEK

Sınırlar içinde kalmayı doğallaştırmak,yada özneye bilinçli olarak yaşatılan özgür irade yanılgısı, Bumerang gibi basit bir örnekle başlamak gerekirse,öznenin yapısı gereği hareketin döngüselleşmesine en güzel örneklerden birini oluşturur.Tüm atılım aynı noktaya geri dönmeye odaklanmıştır. Bir hareketi sınırlandırmanın yolları incelenecek olursa bunlardan ilki belirlenen sınıra ulaşan hareketi durdurmaktır.En bilinen örneği futbol sahasının kenarlarında bulunan reklam tabelalarıdır.Belirli ürünlerin tanıtımlarının yapıldığı bu tabelaların esas görevi/anlamı (futbol oyunu bağlamı içinde) oyun kurallarına göre dışarı çıkan topun hareketini durdurmaktır.Ceza sahası çizgisi kabul edilen varsayımsal bir çizgi iken reklam tabelaları fiili bir engel arz ederler.Top kendisine uygulanan kuvvet sonucu oyunun varsayımsal alanını terk ederek çizgiyi geçer,çizgiyi geçen top hala oyun akışı içindedir.Topun oyun akışı içinde gidebileceği son sınırı reklam tabelaları oluşturur.Onlara çarpa

THE ANT & THE GRASSHOPPER

'' Karınca gibi ezilmek,yada ordan oraya zıplayarak geçen bir yazın sonuda ölmek.'' Bilinen adıyla ağustos böceği ve karınca,kısaca hatırlatmak gerekirse yaz boyunca kış için hazırlık yapan karınca ile sıcak havaları eğlenmek ve güzel vakit geçirmek için harcayan ağustos böceğinin hikayesini anlatır.Hikayenin sonuda kış gelir ve karınca gibi çalışkan olmayan ağustos böceği hazırlık yapmadığı için açlıktan ölür. Hikayede iki belirğin öğe vardır, İstifçilik temelli bir çalışkanlık  İyi vakit geçirme temelli bir tembellik Dünyaya ne için geldiniz? Bir çok yaşayanın kendine sormadığı yada cevap bulamadığı efsanevi soru?Hayatın anlamı nedir? Felsefi olarak ontolojinin alanına girmek bizi muzzam bir kısır döngüye sokacaktır.Onun yerine olayın sebebinden çok olaya odaklı bir cevaba ulaşmak bu hikaye bağlamında daha mantıklı yada olanaklı olacaktır. Toplum hayatında geçisimizden yada büyük gruplar içinde yaşamayı kabullenişimizden bu yan